Kurtuluş Günlerimiz

Alaşehir'in Kurtuluşu

Alaşehir'in Kurtuluşu
 MİLLİ MÜCADELE:

15 Mayıs 1919 ‘da İzmir’in işgali haberi Belediye’ye Reddi İlhak Cemiyetinin tel haberi ile ulaşınca bir anda milli hisler galeyana geldi. Bürokratlar, halk ve ileri gelenler el birliği ettiler. Özellikle Kaymakam Bezm-i Nusret (Kaygusuz) Bey, As.Şb.Başkanı Sezai Bey, Belediye Başkanı Galip Bey ( Binbaşızade – Alakent ) , Mustafa Bey (Hüseyin Paşazade Şahyar) ve Akif Bey (Mütevellizade Öztürk) milli mücadele ruhunu Alaşehir’de ateşlediler. 18 Mayıs 1919 gecesi Polis Memet Kaymakam Bezm-i Nusret Bey’i Fransız Komutan Bay Villa’nın istasyonda beklediğini haber verdi. Bay Villa ile istasyonda karşı karşıya geldiklerinde Fransız Komutanın oldukça üzüntülü olduğu anlaşılıyordu, o da Yunan oldu bittisine karşı İtilaf Devletlerinin sessiz kalmasına bir anlam verememişti. İşgal olayı düpedüz sözleşmenin ihlali demekti. Bay Villa, Kaymakamdan ve Alaşehirlilerden bu nedenle özür diler gibi idi.
Sonraki günlerde, Alaşehirli gençler, ihtiyarlar, Hacı İskender’in kahvesinde, Yıldırım Beyazıt Cami’sindeki dershanede, evlerde bir araya gelmeye başladı. İzmir’i terk edenler de dalga gibi Alaşehir’e geliyor, anlattıkları Alaşehirlileri endişe ve üzüntüye sevk ediyordu 21 Mayıs 1919’da hükümet binasında Kaymakamın daveti ile bir toplantı yapıldı. Hükümet memurlarının tamamı, Alaşehir ileri gelenleri ve eşraftan 40 kişi toplantıya katıldı. Son durum değerlendirildi. Kaymakam; ya teslimiyet, ya mücadele yolunu seçmek, Yunanlıları buket veya konfeti ile değil bıçak ve kurşunla karşılamak gerektiği fikrini açıkladı
Kaymakam’ın etkileyici sözleri karşısında ilk cesur çıkışı Mustafa Bey yaptı kendi etrafında toplanılması gerekliliğini anlattı. Belediye Reisi Galip beyde kendilerini ahali adına destekleyeceklerini belirtti Hükümet toplantısına katılmayan, tek ileri gelen Mütevellizade Tevfik Beyi di. Onunda kendine göre bazı sorunları vardı kasaba eşrafından bazı rakipleri ile aynı yeri paylaşmak istemiyordu. Toplantının ertesi günü belediye Reisi Galip Bey (Alakent) Kaymakamı ziyaret etti. Alaşehir’in bağımsız bir hükümet şekline konulması ve bunun başkanlığının da Kaymakamca deruhte edilmesi dileğini arz etti. Bezm-i Nusret Bey ise verdiği cevapta ;“Alaşehir hükümeti, İzmir’in işgalinden beri müstakil sayılır. İzmir ve Manisa ile irtibatımızı kesmemekle beraber onlardan gelecek emirlerden hangisi işimize gelirse onu tatbik ederiz. Milli hareketin başına hükümetin geçmesi muvafık değildir, ben daima sizinle beraber olacağım fakat bu beraberlik aramızda kalacaktır. Size istediğiniz tarzda ve elimden geldiği kadar yardım edeceğim, lakin beni işlerinize karıştırmayacaksınız” diyerek Belediye Başkanı’na desteğini belirtti. Yapılan toplantılardan sonra Alaşehir’de ilk cemiyet Müdafaa-ı Hukuk adı ile kuruldu.Başkanı Mütevellizade Akif Bey, üyeler ise Hacı Ali (Yağas), Hasan Hüseyinoğlu Mehmet, Hasağasızade Ömer ve Kuşaklızade Raşit tir. Kuvayi Milliye ise Şahyar’lardan Mustafa Bey tarafından teşekkül ettirilmişti. Diğer Kuvayi Milliyeciler ise Emekli Yzb. Süleyman, Yedek subay Şakir (Ünalan), İsmail Hakkı (Ocakoğlu),Kazım (Musal), Zühdi (Akıncı), Rıza (Çetin), Dayızade Ali (Dayı), Hilmi (Musal), Beşikçioğlu Hacı Mustafa, Tuhafiyeci Ahmet (Başar) ,Şazoğlu Mehmed, Molla Mehmed dikkati çekenlerdi. Alaşehir Kuvayi Milliyesi bölgedeki diğer Çerkez Ethem ve Bozdağlı Postlu Mestan Efe gurupları ile Yunanlılara karşı tam gücünü göstermeye başladı. Ahalinin bir bölümünde ise kararsızlık hüküm sürmekteydi. Bir kısmı Fransız’lara, bir kısmı ABD’lilere, yerli Rum’larla geçmiş ilişkileri iyi olanlar da Rumlara yanaşmıştı. Alaşehirli Rumlar da Türklere karşı tavır takınmışlar, Yunan ordusunun Alaşehir’e geleceği günü beklemekteydiler. Aynı zamanda kutsal bir mekan olan Anadolu’nun yedi kilisesinden biri de burada bulunuyor, İncil’de Philadelphia’dan bahsediliyordu. Yani Rumlar için kurtuluş günü yakındı ve istasyon memurları Alaşehir biletlerini Philadelphia diye vermeye başlamışlardı. Alaşehir İzmir’in işgaline karşı olumlu ve olumsuz düşüncelerle çalkalanırken 19 Mayıs 1919’ da Mustafa Kemal Paşa Samsuna çıkar ve genel durumu şöyle açıklar. ( Özetle ) “Osmanlı devleti Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmıştı. Devlet her yanda zedelenmiş, koşulları çok ağır bir ateşkes antlaşması ( Mondros 30 Ekim 1918). İmzalamıştı. Ulus yorgun ve yoksuldu. Devletimizi ve ulusumuzu bu duruma sokanların bir bölümü başlarının derdine düşmüşler, padişah soysuzlaşmıştı. Hükümet güçsüz, onursuz ve korkaktı. Elinden silahları ve cephanesi alınmış olan ordumuz dağılmak üzereydi. Yurdumuz her taraftan düşmanla kuşatılmış ve işgal edilmişti. Her tarafta düşman subayları ve onların adamları çalışmaktaydı. Bundan başka yurdun dört bir yanında Hıristiyan azınlıklar kapalı ya da açık bir takım örgütler kurmuşlar, devletimizin çökmesine çalışıyorlar, düşmanlara yardımcı oluyorlardı. Durum korkunç ve ağırdı. İçine düştüğümüz bu kötü durumdan kurtulmak için yurtseverler bir takım kurtuluş yolları arıyorlardı. Bu amaçla yurdun çeşitli yerlerinde bazı bölgesel kurtuluş örgütleri kurulmuştu. Osmanlı devleti yıkılmıştı. Onu diriltmenin canlandırmanın olanağı yoktu. Ortada kala kala bir Anadolu kalmıştı ve düşmanlar onu da paylaşmak istiyordu. Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan kısıtsız koşulsuz bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Temel ilke Türk ulusunun onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan kurtulamaz. Öyleyse “YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM.” İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktı.

M. Kemal Paşa’nın kurtuluş mücadelesini başlattığı anlarda ise Alaşehir cephesinde durum şöyleydi: Alaşehirli Milliyetperverlerin Hüseyin paşazade Mustafa Bey ( Şahyar) komutasında oluşturdukları Kuvayi Milliye Yunan işgaline karşı cephe oluşturma hazırlıklarına başlamıştır. 25 Mayıs 1919 ‘da Manisa işgal edilir. Manisa’nın işgalinden önce ( 56.Tüm. K. Bekir Sami Beyin emri ile)Manisa Mevzi K. Zeki Bey sekiz dağ obüsü, dört makinalı tüfek birliği, 68nci A. ve1nci Tb.59ncu Top A.Kh. ve erkânı ile birlikte Alaşehir’e çekilir. Alaşehir’e çekilen bu birlik Manisa’daki cephaneliklerden alıp yanında getirdiği 500 mavzer ve 300 sandık mermiyi Alaşehir’de emin kişilere teslim etmek ve Kuvayi Milliye birliklerine dağıtılmak üzere saklamak ister ancak Rumların korkusundan kimse kabul etmez. Daha sonra Çavuşlar köyünden Mehmet Ali Çetin ve babası Hacı Hasan Ağa bu görevi kabul ederler. Silahlar ağıla saklanır ve Kuvayi Milliye birliklerine dağıtılır. (Daha sonra Yunan işgali ile bu baba oğul tutuklanır ve Atina ya sürgüne gönderilir. Sürgünde bulundukları sürede Alaşehir’deki Yunan birlik Komutanı General Nidar’la karşılaşırlar ve görüşürler. Bu olay Yaşar Kemal ve Aziz Nesin tarafından öyküleştirilmiştir.) Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması ile silah arkadaşlarından bir bölümü de Anadolu’ya geçmeye ve mücadele için çalışmalar yapmaya başlamışlardı. Rauf Bey ve arkadaşları ile Bekir Sami ve Yzb Selahaddin gurubu Manisa yolunda iken işgal haberini öğrenmişler, Akhisar’dan sonra yollarını değiştirerek Alaşehir’e, Rauf Bey ve ekibi Salihli ve Ödemiş’e gitmiş bilahare Ankara’ya yönelmişti. Askeri amaçla Manisa yöresine gelen Bekir Sami Bey Miralay rütbesinde ve XVII. Kolordu Komutanı idi.21 Mayıs 1919 da İstanbul’dan ayrılmış maiyetinde Kuvva-ı Milliye ruhuna inanmış yakın arkadaşları vardı. Bunlar Yzb. Rasim (Aktur),Yzb Selahattin idi. İki er, üç jandarma, dört hayvan ise refakatte idi. 29 Mayıs 1919 da Turgutlu Yunanlıların eline geçmiş Bekir Sami Bey ve gurubu trenle Alaşehir’e ulaşmıştı. 31Mayıs1919 da Bekir Sami Bey Alaşehir ileri gelenlerini huzura davet etti her türlü yardımı esirgemeyeceğini söyledi. Bekir Sami Bey Alaşehir de bulunduğu süre içerisinde Batı Cephesi ile ilgili konularda Mustafa Kemal Paşa ile de iletişim kurar. Kuvayi Milliye kuvvetlerinin teşkilatlanmasını ve görevlerini denetler. Bu arada bazı hocalar Alaşehir camilerinde vaaz vermektedirler. “Yunan ordusu padişah emri ile geliyor sakın hürmette kusur etmeyin”. Bu dört hocayı Bekir Sami Bey’e getirirler. Bekir Sami tabancasını çekip vurur. 3 Haziran 919 sabahı Anadolu ihtilalinin ilk kurbanlarını Alaşehir’de Bekir Sami alır ve Alaşehir’i Kuvayi Milliyecilere emanet ederek Eşme’ye hareket eder. Bekir Sami Bey Eşme’deki çalışmalarına devam ederken Alaşehir’deki kuvvetler ile tel görüşmesi yapar. Mıntıka ve Şube Başkanlığından, süvari ve yaya gönüllü hazırlanması istenilir. Alaşehir Mevki Komutanı ise bu sırada Süleyman Sururi Bey dir. Şahyarlı Mustafa Bey ile temas kuran Sururi Bey köylere adam gönderildiğini, camide toplantı yapıldığını, ahalinin yardıma çağrıldığını, gönüllü gönülsüz kimselerin askere çağrıldığını, tereddüt halindeki yedek subaylar ile temas kurulduğunu ve kırk kişinin gönüllü olduğunu bildirir. Bu arada Şahyarlı Mustafa Bey Kuvayi Milliye Kumandanı olmuştur. 20 Haziran 1919 tarihli telgrafla XVIInci Kolordu K.Bekir Sami Bey Alaşehir Kuvayi Milliye Kumandanlığına“ Yaşamak için Türk Ulusunun atılmaya mecbur olduğu Milli Mücadeleyi bütün iman ve arzu ile gören Alaşehir’in fedakar ve vatansever ahalisine ve siz önderlerine teşekkür eder, bundan sonrada aynı şekilde hareket edilmesini rica ederim” der. Yunan Kuvvetleri bulundukları mevzilerden yer yer ilerlerken Alaşehir’de ilk müfrezenin hazırlıkları tamamlanmıştır. Yedek subaylardan Şakir Ünalan, Zühtü Akıncı ile birlikte Salihli İaşe Heyeti Subayı Ali Dayı 68 gönüllü ile Alaşehir’den hareket ederler. Daha sonra bu heyete Basmacıoğlu Hacı Mustafa, Beşikçioğlu Hacı Mustafa, Tuhafiyeci Ahmet Başar, Şazoğlu Mehmet ve Kazım Musal da katılır. İki gün Salihli’de kalan müfreze sonra Ahmetli’ye gelmiş ve buradan da Dereköy’e geçmiştir. Ahmetli’ye kadar herhangi bir karşı koyma hareketi ile karşılaşmadan ilerleyen Yunan kuvvetleri bu cephede milli kuvvetlerimizin mukavemeti ile karşılaşmışlar ve 12 Haziran 1919‘da Alaşehir’de oluşturulan gönüllü müfreze ile Yunan kuvvetleri çarpışmışlardır. Kısa bir çatışmadan sonra Alaşehir’den giden müfreze birliği Bozdağ istikametinde Ceylanpınar’a çekilmiştir. Bu çatışmada 6 Subayımız esir düşmüş ve bunlar Turgutlu da idam edilmişlerdir. Bütün benlikleriyle milli mücadeleye atılan Alaşehirlilerin işgal mücadelesindeki hizmet ve çalışmaları takdirle karşılanmıştır. Bu arada Alaşehir’deki Rumlar da boş durmamakta, Alaşehir’in işgaline zemin hazırlamaktadırlar. Halk İzmir ve Manisa’nın işgali üzerine Alaşehir’den göçe başlamış, kaçmak isteyenlere, Metropolit Yunanlılara sadık ve dost olduklarını belirtir bir belge vermektedir. Alaşehir’de Fransız askerlerinin bulunması Rumları şımartmakta, Yunan bayrakları ve zafer takları bazı yerlerde asılmıştı. Temmuz 1919’un ilk haftasında Alaşehir’de milli heyecan daha da canlanmış, Yeşilyurt Köyünden Hasan Kâhya, Ilgın Köyden Kara Çavuş, Alaşehir’den Afşarlızade İbrahim, Rıza Çetin, İsmail Ocakoğlu, Raşit Musal, Ali Faiz ve Turgut Ekinci 30 kadar mevcutlarıyla cepheye gitmişler, Alaşehir’de milli teşkilatın genişlemesinde ve milli heyecanın daha canlılık kazanmasında büyük hizmetleri dokunan; Akşehir’in Doğanhisarlı bucağından Konyalı Hoca namıyla tanınan zat ile beline palasını takarak milli kıyafetiyle atına binip son müfreze ile Salihli’ye giden Ruhiye Hanımın gayretli çalışmaları milli heyecanı en üst noktaya çıkartmıştır. Bu şartlar içerisinde Yunan işgaline mani olmak için Ege Türk’ü her türlü imkanı ile direnmekte, her ilde, ilçede kasabada ve köylerde Redd-i İlhak cemiyetleri kurulmakta ve toplantılar yapmaktadırlar. Ancak bu cemiyetler ve toplantılar birbirinden kopuk ve sadece kendi bölgelerindeki sorunları çözmek ve savunmak için toplanmaktaydılar. İşte bu toplantılardan biri 1919’da İzmir – Bandırma demiryolları üzerinde Balıkesir’de yasal hakları savunmak ve yeniden şekillendirmek için yapılmış, 1 nci Balıkesir Kongresinin neticesinde başkan Hacim Muhiddin Bey’in önerisi ile diğer toplantının Alaşehir’de yapılması kararlaştırılmıştır.

4. ALAŞEHİR KONGRESİ:

İzmir’in işgali ile başlayan kurtuluş mücadelesinde Erzurum ve Sivas kongreleri toplanırken Batı Anadolu’da da İzmir, Balıkesir, Nazilli ve Alaşehir kongreleri çalışmalarını sürdürmüş ve önemli kararlar almışlardır.

a. KONGRENİN TARİHİ VE TOPLANTI YERİ:

Erzurum Kongresi’nden ( 2 Temmuz -7 AĞUSTOS ) kısa bir süre sonra sivil memurlarla yerel eşrafın önderliğinde, 16 Ağustos 1919 tarihinde saat 15:00’de Alaşehir Kuvva-i Milliye Komutanı Halil Hüseyin Paşazade Mustafa Bey (Şahyar ) konağında başlamış, 18 Ağustos tarihinden itibaren Dar’ül feyz ( Fevziye mektebinde ) sürdürülmüştür. Kongre 25 Ağustos 1919 tarihinde sona ermiştir. (Kongrenin yapıldığı tarihi binalar Yunanlıların kaçarken Alaşehir’i ateşe vermeleri ile tamamen yanmıştır.) Kongrenin Alaşehir’de toplanmasının şehrin uygun coğrafi konumunun yanında Alaşehirlilerin milli mücadeleye karşı gösterdikleri büyük destek ve ilginin rolü vardır. Alaşehirliler 10 gün süren kongrenin başarılı olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlar, Alaşehir kongresi yurdu kurtarmak için Anadolu’ya geçen, iç ve dış düşmana karşı vereceği zorlu mücadelenin başlangıcında bulunan büyük Önder Atatürk için de destek ve moral kaynağı olmuştur.

b. KONGREYE KATILANLAR:

Kongreye 21 İl ve İlçeden 45 delege katılmıştır. Bunlar; Alaşehir delegesi Belediye Reisi Galip Bey (Binbaşızade- Alakent), Alaşehir delegesi Akif Bey (Mütevellizade Akif Öztürk), Alaşehir delegesi Cevdet Bey ( Hacı Himmetzade Ünlü), Alaşehir delegesi ve Kuvayı Milliye Kumandanı Mustafa Bey (Hüseyinpaşazade Mustafa Şahyar) , Alaşehir delegesi Ömer Lütfü Bey (Ethembeyzade Ünlü), Eşme delegesi Müftü Hacı Nazif Efendi (Nazifullah Yılmaz), Eşme delegesi Belediye Reisi Yunus Efendi (Buhurluğlu), İnegöl delegesi Ethem Efendi (Hacı Ethem Sarıhan), İnegöl delegesi Mazlum Bey(Uslu), Ödemiş- Birgi delegesi İsmail Hakkı Efendi (Saraçzade), Ödemiş- Birgi delegesi Salih Vecdi Bey (Can),Ödemiş delegesi Ali Efendi, Ödemiş delegesi İbrahim Ethem Efendi (Müderris), Ödemiş- Kaymakçı delegesi Mehmet Ağa (Şakiroğlu), Ödemiş-Bozdağ cephe delegesi Postlu Mestan Efe, Akhisar cephesi delegesi Süleyman Efendi (Sami), Ayvalık cephe delegesi Hacı Ali Bey (Galip), Aydın ve Denizli delegesi Tahir Bey (Mirascızade), Aydın ve Denizli delegesi Şükrü Bey (Yzb), Balıkesir delegesi ve Kongre Reisi Hacim Muhittin Bey, Balıkesir Heyeti Merkeziye delegesi Akhisar Belediye Reisi Kamil Efendi, Balıkesir delegesi ve Kongre katibi Müftüzade Abdülgafur Efendi (Işın) dir.
Kongreye Hacim Muhiddin Bey ( Balıkesir) başkanlık yapmıştır. Başkan vekilleri Mustafa (Alaşehir) ve İbrahim (Uşak), katipler ise Ethem Beyzade Ömer (Alaşehir) ve Müftizade Abdülgafur (Balıkesir)dur. Oturumlar halinde sürdürülen kongrede öncelikle idari kararlar alınmış, Harekat–ı Milliye Teşkilatı Talimatnamesi hazırlanmış, Siyasal kuruluş düşüncesi pekiştirilmiş, Ege’de milli direniş bütünleşmiştir.

c. KONGREDE ALINAN KARARLAR

İlk olarak Balıkesir Kongresinde alınan kararların tümü ile benimsendiği Alaşehir Kongresi kararları; Balıkesir ve çevresinden başka Alaşehir, Kula, Salihli, Demirci, Ödemiş, Eşme, Uşak, Buldan, Sarayköy, Denizli, Afyonkarahisar, Nazilli ilçe ve illeri içinde geçerli olmuştur. Ancak bu il ve ilçelerde Balıkesir ve ilçelerindeki gibi kararları uygulayacak kuruluşlar olmadığı için gerekli örgütlenmeyi sağlamak amacıyla bir Hareket-i Milliye Talimatnamesi hazırlanmıştır.
Hareket- i Milliye Talimatnamesine göre:
Merkezi Alaşehir olmak üzere Salihli, Kula, Demirci, Eşme, Uşak ve Ödemiş ilçeleri birer bölge sayılmıştır.
Her ilçede ‘’Hareket-i Milliye Redd-i İlhak’’ adıyla birer kurul oluşturulması ve bu kurulun; Esas Kurul, Maliye Kurulu, Levazım kurulu, adlarıyla 3 şubeye ayrılarak her şubenin 4 üyeli olması kararlaştırılmıştır.
Bölge merkezi olan Alaşehir’de Alaşehir Esas Kurulu ile ilçelerden gelecek birer üyeden oluşan Bölge Merkez Kurulunun bulunması (içlerinden birinin başkan seçilmesi )hususu getirilmiştir.
Bölge Merkez Kuruluna; Milli Kurtuluş Hareketini yönetmek için gerekecek para miktarını ilçelere göre tesbit etmek ve dağıtmak, cephe komutanı atamak ve değiştirmek, ilçe kurullarının karar ve faaliyetlerini denetlemek, ilçelerden gönüllü gelecek askerlerin eksiklerini tamamlamak ve cephelere göndermek, bölgeyi ilgilendiren ve yönetime ilişkin genel konular hakkında karar almak ve ilgili yerlere duyurmak görevleri verilmiştir.
Balıkesir kongresinin devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde de olan Alaşehir kongresinde; hazırlanan yönetmeliklerle milli kuvvetlerin kuruluş kadroları, komutanların seçim şekilleri, silah araç ve gereçlerin değerlendirilmesi ve silahlı kuvvetlerin ihtiyaçlarının karşılanması belli bir disiplin altına alınmıştır. Özellikle harcamaların yapılmasında yetki ve sorumluluk açısından konulan ilkeler ileri bir mali anlayışı yansıtmaktadır. Hemen hemen bütün Batı Anadolu’nun örgütlenmesini sağlayan Alaşehir kongresinde alınan kararları özetleyecek olursak.
Yunanlılar vatanımızdan atılıncaya kadar savaş sürdürülecektir.
Mili savaş sürdüğü sürece Yunanlılarla hiçbir görüşme yapılmayacaktır.
Milli ve genel seferberlik kabul edilmiştir. Bu konuda çeşitli bölgelerde uygulanan kurallar sürdürülecek ve Hareket-i Milliye gerekli gördüğü doğumluları silah altına alacaktır.
Her türlü fikir ayrılıkları ve politik çıkarların dışında kalınacaktır.
Eşkıyalık niteliğindeki çetecilik reddedilmiştir. Genel savaş cephesinin bir bölgesinden herhangi bir nedenle ayrılanların diğer bölgelere kabulü ve görevlendirilmesi ancak mahalli komutan ya da heyetlerin iznine bağlıdır.
Milli mücadelede şehit olanların dul ve yetimleriyle yaralananlara mükafat verilecektir. Bunun ne kadar olacağı komutanlarla heyetlerin birlikte alacağı kararlarla belirlenecektir.
Yunanlıların işgal bölgesinde işledikleri cinayetler ve yaptıkları kötülüklerle ilgili düzenlenecek rapor İzmir’deki araştırma kuruluna verilecektir.
Seferberlik ve diğer işlerin yürütülmesi için Alaşehir, Denizli, Nazilli ve çevreleri ayrı Çalışma Bölgeleri olarak kabul edilmiştir. Bu bölgelerde birer Heyet-i Merkeziye oluşturulması ve bunların üzerinde hepsini temsil etmek üzere Alaşehir’de genel nitelikte bir Müdürler Konseyi kurulmasına karar verilmiştir. İlçe merkezlerinde menzil hizmetlerini yürütmek üzere Menzil Müfettişliği kurulmuştur. Buna göre Ayvalık, Soma ve Akhisar cephesinden sorumlu 1, 11 ve 111 nci Menzil Müfettişlikleri teşkil edilmiştir. Menzil Müfettişlikleri Heyet-i Merkeziyelerin ve umumi merkezin resmi mühürlerinin aynı tipte olmasına karar verilmiştir.
Savaş cephesindekiler, cephe gerisinde( görevsizlerse) silahla kesin olarak dolaşmayacaklardır. Kongre kararları Padişaha, Sadrazama ve İtilaf Orduları Başkomutanı General Milne telgrafla bildirilmiştir. Yine İngiltere, Fransa, Amerika ve İtalya siyasi temsilcilerine gönderilmiştir. Alaşehir kongresinin kapsadığı ana fikir; hiçbir üst idari makamın uyarı ve tepkisi olmaksızın batı Anadolu da düşman yurttan atılıncaya kadar kendisine has bir idare biçimi ile savaşın sürdürülmesi sorumluluğunu üstlenmesiydi. Ayrıca Kurtuluş savaşımıza ilk bütçe kavramı da bu kongre ile girmiştir.
Yurdumuzun düşmandan kurtarılması için toplanan Alaşehir Kongresinin çalışmaları tüm Türk ulusu tarafından olduğu gibi Mustafa Kemal Paşa tarafından da takdirle karşılanmıştır. Ulu önder 24 Ağustos 1919 tarihinde Erzurum’dan Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Heyeti Temsiliyesi namına Alaşehir Kongresi Riyasetine gönderdiği mesajda “Alaşehir’deki içtima bütün Vilayet-ı Şarkiye halkı üzerinde pek samimi bir mevcudiyetiyle müzahirdir. Hissiyatımızın mezkur heyete iblağına tavassut-u alilerini rica ederiz, buyurmuşlar, ayrıca doğudan batıya doğru genişleyen teşkilatı vatanperaneleri ile batıdan doğuya genişleyecek teşkilat’ı naçizanemizin birleştiği gün, gayesi vatanın kurtuluşuna yönelik olan vatanseverlik atılımlarının en büyük bayramı olacaktır” diyerek kongrenin tarihi önemine değinmiştir. Alaşehir Kongresi 25 Ağustos 1919 günü sona ermiş, böylece Batı Anadolu Kongreler grubu içindeki tarihi rolünü gereği gibi yerine getirmiş, bir müddet sonra toplanmasına karar verilen 3ncü Balıkesir kongresi (16–22 Eylül 1919) için basamak teşkil etmiştir.

d. KONGRE SONRASI

Alaşehir deki kongre çalışmaları devam ederken bölgeye hâkim olma adına Kuvayi Milliyeciler arasında başka gelişmeler olmakta idi. Mustafa Bey(Şahyar) Alaşehir eşrafından ve aynı zamanda saygın şahsiyetlerden biri
idi. Kuvayi Milliye Komutanı ve Alaşehir Kongresinde faal oluşu ile dikkatleri üzerine toplamıştı. Sadece Alaşehir’de değil Bozdağ ve Salihli’de Poyrazlılar nezdinde itibarı vardı. Salihli’de ise Kuvayi Milliye Kumandanı Çerkez Ethem idi. Sert ve otoriter tutumu ile Poyrazlılar hariç bölgeyi hakimiyeti altına almıştı. Poyrazlılar rakibi idi dolayısıyla Alaşehirli Mustafa Bey de, geçimsizlik ve bölgeye hakim olma çatışmalarında Ethem’in adamları kongre devam ederken Alaşehirli Kel Komiseroğlu Yusuf’u Salihli’de öldürmüşlerdi. Sıra Mustafa Bey de idi ve kongre sonrasında Çerkez Ethem ve adamları Alaşehir üzerine yürüdüler. Alaşehir kurşun sesleri ile inlemeye başladı. Kaymakam Bezm-i Nusret Bey in çabaları ile ateşkes sağlandı. Mustafa Bey Alaşehir’ i terk etti. Alaşehir Gar Nokta İrtibat Memuru Gebeş Haydar Bey ile Kaymakam bir süre gözaltına alındı. Tümen Kumandanı Ömer Lütfü Bey tavassut edince Gebeş Haydar Bey serbest bırakıldı. Kaymakam da kısa bir soruşturma sonucu görevine iade edildi. Ancak Çerkez Ethem Bey halkın direniş için gönülsüz davrandığını belirterek cezaevinden çıkardığı suçluları istasyon caddesindeki ağaçlara astırdı. Çerkez Ethem’in Alaşehir’e hakim olması ile güç dengelerinde değişiklikler olur. Kuvayi Milliyenin lider adamı Mustafa Bey’in izini kaybettirerek Alaşehir’den uzaklaşması ile meydan Çerkez Ethem ile arası iyi olan Mütevellizade Tevfik Bey’e (Öztürk) kaldı. Bu esnada Refik Şevket Bey (İnce) nahoş hadiselerin meydana gelmemesi için harekete geçti. Müdafa-i HukukCemiyeti Başkanı Mütevellizade Akif Bey’in Nazilli’ye sürgüne gönderilmesine mani oldu. Tevfik Bey, Çerkez Ethem’in Salihli’ye dönmesinden sonra Akif Bey’in yerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başına geçti Yunan işgaline kadar bu görevine devam etti.

5. ALAŞEHİR’İN İŞGALİ:

Yunan ileri harekatı Küçük ve Büyük Menderes vadilerine yayılmış Bayındır, Manisa, Aydın, Turgutlu, Tire ve Ödemiş hattına kadar genişlemişti. Yunan işgalinin bölgede bir takım oluşumları (Kuvayi Milliye, Reddi İlhak Cemiyetleri) ortaya çıkarmış, Türk direnişi başlamış, bağımsızlık mücadelesi için toplantılar yapılması, yer yer çatışmaların olması üzerine İtilaf Devletleri Yüksek Konseyi Yunanların daha ileriye gitmemeleri için bir sınır belirlenmesini istemiş ve General Milne tarafından bu sınır çizilmiştir. (3 Kasım 1919)
Sınır; Alaşehir’in batısından geçmekte, Salihli kasabasının 10 Km uzağındaki Sart Mahmutköyü Çayı iki taraf arasındaki Milne Hattını teşkil etmekte idi. Güneye doğru Bozdağ kasabası, Bulak, Çaylı, Bademli, Musluca Çayı, Umurlu ve Büyük Menderes nehrini takip eden sınır Söke’nin Doğu’sundan Kuşadası’nda denizle birleşiyordu.
Bu hattın tesbitinden asıl gaye, itilaf devletlerinin öncüsü ve güçlü temsilcisi İngilizlerin destekledikleri ve Anadolu üzerine kışkırttıkları Yunan kuvvetlerini, Kuvayi Milliye ve Türk Ordusu hücumlarından korumaktı. Böylece ele geçirilen yerlerde Yunan kuvvetlerinin yerleşmesi sağlanacak, gelecekteki saldırılar içinde yığınak yapacak kuvvetlerini perdeleyecekti.
Bu sıralarda Alb. Refet, Kasım 1919 dan beri, İzmir ve Havalisi Umum Kumandanı olarak görev yapmakta idi. 15 Aralık 1919 da Alaşehir’e ziyarette bulunacağı 23ncü Tümen Kumandanlığı vasıtasıyla Kaymakamlığa bildirildi. Alb. Refet beraberinde Aydın ve Havalisi Kuvayi Milliye Kumandanı Demirci Mehmet Efe ile Alaşehir’e geldi. Kuvayi Milliye ve ahali hakkında bilgi alındıktan ve Tümen karargahındaki toplantıdan sonra Alaşehir den ayrıldılar.
23ncü Tümen Kumandanı Ömer Lütfü Bey’in yerine tayin edilen Aşir Bey’in gelişi ile Alaşehir’de gözle görülür değişiklikler meydana geldi. Asker halk kaynaşması sağlandığı gibi hafta sonları Hükümet binası önünde, öğleden akşama kadar mızıka milli marşlar ve memleket havaları çaldı. Askerin talimine önem verildi, yeni silah altına alınan Alaşehirlilerde kısa zamanda cepheye gönderilecek kadar deneyimli asker oldular. Bu sırada cephe Salihli batısında Sart’ta, Milne Hattında idi.
Alaşehir ve havalisinde bunlar olurken; Mustafa Kemal ve Heyeti Temsiliye üyeleri Ankara’ya gelmişler (27 Aralık 1919),İstanbul’da son Osmanlı Meclisi Mebusanı (12 Ocak 1920) açılmış, Yunanlıların Milne hattının ihlal edildiğini belirterek Soma ve Salihli cephelerinde yaptığı saldırılar püskürtülmüş, ve nihayet 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edilmiştir.
23 Nisan 1920’de TBMM açıldı, Türk Milletinin tek temsilcisinin bu meclis olduğu kabul edildi ve Sevr antlaşması görüşmelerinin Paris’te sürdüğü sıralarda, böyle bir antlaşmanın kabul edilemeyeceği bildirildi. Yunan Başbakanı Venizelos, TBMM ve onun gücü Mustafa Kemal’in askerlerini ortadan kaldırmak, düzen ve güvenliği sağlamak için Yunan kuvvetlerinin Anadolu içlerine doğru bir harekat yapmasını İtilaf Devletlerine önerdi. Öneri kabul edildi ve Yunan kuvvetleri altı Tümen’le Milne hattından Anadolu içlerine doğru Balıkesir, Bursa ve Uşak yönün de taarruza başladılar (22haziran 1920).Bu arada Alaşehir’de bulunan 23 ncü Tümen de Uşak–Afyon yönüne çekildi. 23 Haziran 1920’de Salihli işgal edildi. 24 Haziran 1920 de Batı Cephesi Komutanlığı oluşturuldu ve komutanlığına Ali Fuat Paşa atandı. Aynı gün Alaşehir’de Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi.
24 Haziran 1920 günü iki koldan Alaşehir’e giren Yunan Kuvvetleri önce Belediye binasını sonra Yıldırım Beyazıt Camisi yanında bulunan Hasağasızade Ömer Ağa’nın evini kendilerine karargah yaptılar. İşgallerinin son zamanlarında bir muhtariyet idaresi kurmaya çalışmışlar ve bu idarenin Türk halkı tarafından da istendiğini göstermek için miting yapılmasını istemişler ayrıca bu konu ile ilgili bir bildiri yayınlanması teşebbüsünde bulunmuşlar, önce bunu başaramamışlar, işgal üzerine Kaymakamlık görevinden ayrılarak Alaşehir’i terk eden Nusret Bey’in desteğinden de mahrum olarak işgale direnen Belediye Reisi Ahmet Hilmi Musal’ı görevinden almış, yerine getirdikleri Belediye Reisine bu yoldaki isteklerini yaptırmak yoluna gitmişlerdir.
Yunanlıların Batı Anadolu’yu işgalden amaçları bu bölgenin büyük bir bölümünü Yunanistan’a katmak düşüncesi idi. Bu sebeple Ege’nin Türk ve Müslüman halkını yok edip onların topraklarına ve her türlü varlıklarına sahip olmayı amaçlıyorlardı. Bu amaçlarına uygun olarak her türlü insanlık dışı hareketlerle göçe zorladılar, göç etmeyenleri tutuklayıp esir kamplarına gönderdiler. Ege’yi Yunanlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar, işgalden sonra Yunanlılar yukarıdaki emellerine uygun olarak Osmanlı devleti memurlarını bir yana bırakıp işgal rejimi uygulamaya başladılar. Yönetim yetkisi, İzmir’de oturan Yunan Fevkalade Komiserliği vasıtasıyla Yunan işbirliklerinin eline geçti.
15 Ağustos 1920 tarihinde 23. Tümen Komutanı İzzettin (Çalışlar) Paşa’nın emir ile Kula ve Alaşehir civarının havadan keşfi için vazifelendirilen Pilot Astsubay Vecihi Bey motoru arızalı, kanatları hurda ve radyatöründen su damlayan uçağı ile sabah saat 08:00′da havalanmış. Alaşehir tren Gar’ında konuşlanmış Yunan kuvvetlerini görünce 600 m irtifa ya inerek 2 adet bomba ve daha sonra da 50m irtifada makinalı tüfekle son mermisi bitinceye kadar Yunan askerlerini tarayarak büyük zayiat verdirmiştir.İngiliz ve Yunan İstihbaratına göre Türk Ordusunun saldırı yapabilecek nitelikte uçağı bulunmadığı bilgisine haiz Yunan kuvvetinin Vecihi Bey’in uçağını kendi uçakları sanıp tezahürat yaparken böyle bir saldırıya maruz kalıp son derece fazla kayıp vermeleri sebebiyle Türk Ordusu moral olarak da çok önemli bir muharebe kazanmıştır.Vecihi Bey’in Alaşehir Tren Gar’ındaki Yunan Birliğine vaki bu saldırısı Kurtuluş Savaşı Tarihine ALAŞEHİR HAVA SALDIRISI OLARAK GEÇMİŞ VE TÜRK HAVA KUVVETLERİNİN KURTULUŞ SAVAŞINDAKİ İLK ZAFERİ OLMUŞTUR. Pilot Astsubay Vecihi Hürkuş (1896 – 1969) aynı zamanda Türkiye’nin ilk özel havayolu şirketinin de kurucusudur
6. ALAŞEHİR’İN KURTULUŞU
26 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruzun başlaması ve 30 Ağustos günü zaferin kazanılması ile Yunan kuvvetleri büyük bir süratle İzmir’e doğru çekilmeye başladılar.
1 Eylül 1922 akşamı General Frangos komutasındaki Yunan Kuvvetleri Buldan-Alaşehir hattı doğusuna çekilmiş ve savunma mevzilerini işgal etmişti. Türk kuvvetlerinde ise 1nci Ordu Komutanı Nurettin Paşa’ ya iki Kolordu ile düşmanı takip görevi verilmiş, 2nci Kolordu Uşak-İzmir demiryolunun Güneyi ve iki tarafından Alaşehir istikametine görevlendirilmiştir. 4 Eylül akşamına kadar 2nci Kolordu Alaşehir doğusuna varmış (Günde30–35 Km.lik yürüyüşlerle),düşmanın 10Km kuzeyinden itibaren bir mevzide tutunarak ihtiyatlarını Alaşehir dolaylarında toplamıştı. Güneyden gelen 2nci Süvari Tümeni Alaşehir in 12Km. güney batısında tertiplenirken 2nci Kolordu ise düşman mevzilerine 5–8 Km. Mesafededir.5 Eylül sabahı 2nci Süvari Tümeni Alaşehir in 10Km. Batısındaki Yeniköy doğrultusunda taarruza devam etti, burada Yunan kuvvetlerinin büyük kısmına çatan Tümen 5–6 bataryanın ateşi altında kaldı ancak azimle taarruzlarına devam ederek Yunan kuvvetlerinin Alaşehir’den çekilmesini sağladı ve Fahrettin Paşa’nın( Altay) süvarileri Alaşehir’e girdiler ve Alaşehir’i düşman işgalinden kurtardılar. Mezalim ve zulüm Alaşehir’de 26 ay 11 gün sürdü. 5 Eylül 1922 Salı günü Türk Ordusunun Alaşehir’e girmesini takiben, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Sarıkız banyo ve otelinin bulunduğu yerde karargahını kurarak maiyeti ile birlikte, gökleri duman ve alevlerle kaplı olan Alaşehir’in hazin manzarasını büyük bir acı ile seyretmiş, kısa bir süre Alaşehir’de kaldıktan sonra İzmir’e doğru hareket etmiştir.

7. ALAŞEHİR YANGINI

Yunanlılar ve yerli Rumlar Alaşehir’de vahşi saldırılarına 30 Ağustos’ta zaferin kazanıldığının duyulması ile başladılar. O gün kasaba ileri gelenlerinden 20 kişiyi tutukladılar, kasabayı yağmalamaya başladılar.31 Ağustos günü bu rakam 1500 kişiydi. Bir Yunan subayı 3 Eylül 1922 sabahı kasabadan Musazade Eyüp Hilmi Efendiye Alaşehir’i yakmak üzere bir Yangın Tabur’unun gelmekte olduğunu ve başlarının çaresine bakmalarını söylemiştir. Bu Yunan Orduları Başkomutanlığı da yapmış olan General Papulas’ın İzmir’de Aya Fotini kilisesinde verdiği bir nutukta şu söylediklerine uygun düşen bir eylemdi. “Avrupa verdiği karardan döner ve Yunan ordusunun hakkını başka suretle korumak girişiminde bulunursa, ordu çekildiği yerleri kamilen yakıp yıkmak suretiyle, yüzyıl içerisinde yerine konamayacak zararlar verecek, bu suretle Türkiye’de ebedi bir hatıra bırakacaktır. Ordu bu hususta planını her halde uygulayacak ve buna hiçbir kuvvet engel olmayacaktır. Hatta İzmir ve Trakya dahi bu halde terk edilecektir”.
Papulas’ın bu emri, 4 Eylül günü Alaşehir’de uygulamaya konuldu. Yerli Rumlardan Diyamandopulas ile arkadaşları ve bazı Ermenilerin rehberliğindeki Yangın Taburu önce su yollarını kestiler, halkın evlerinden dışarı çıkmasını yasakladılar. Gaz, benzin dökülerek 10 ayrı bölgeden başlatılan yangın, Yangın Taburundaki görevli yangın postalarının attıkları bombalar ve yağlı paçavralarla kısa zamanda rüzgarın da etkisiyle genişledi ve iki gün içerisinde 4500 evli kasaba enkaz haline geldi.
Yunanlılar şehri yakmakla kalmamış istasyona doğru kaçan halka topla ateş ederek katliam yapmış, üç yüz kişilik bir kafileden ancak 10 kişi Manisa’ya canlı ulaşabilmiş, bir kadın kafilesinin üzerine makineli tüfekle ateş açılarak katledilmiş, ancak 80 kadarı dağlara kaçmış daha sonra bunların bir bölümü çıldırmış halde dolaşırken bulunmuştur.
Yangından sonra Uluslar Arası Kızılhaç ve Çocuk Esirgeme Birliğinden gelen temsilciler düzenledikleri raporda Alaşehir’deki yangın hakkında “Hıristiyanlar tarafından planlı bir şekilde yapılmıştır. Avrupa’da buna savaş gereği diyecekler bulunabilir, fakat biz vicdanı kanaatimizle söylüyoruz ki böyle bir varsayımı kabul edemeyiz”diye yazmışlardır.
38.000 nüfusu 4500 haneli şehirden geriye kalan, 5-6 bin kişi,100 kadar ev, iki cami, üç dükkan (Rumlara ait)dır. Facia bir mektupta şu mısralarla anlatılır .Alaşehir …. seni her kim görse yüreği kan ağlayacak …… levent kavakların rahat yeşilliği altında sen kapkara bir facia imişşin…..zulmün en dokunaklı kurbanı meğer senmişsin.

 

 

8. SONUÇ

Türk Ordusuna hedef verilmişti. Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri. Hedef İzmir’di ve Kemalin Askerleri 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiler Yunan birliklerinden kaçabilenler gemilere binmiş uzaklaşmaya çalışıyorlar, kaçamayanlar ise sapır sapır denize dökülüyordu. Geride yakılmış yıkılmış, enkaz haline getirilmiş, nüfusunun büyük bölümü katledilmiş bir ulus kalmıştı, teslim alamamışlardı, teslim olmamıştı Türk ulusu, Mustafa Kemal’in parolasını kabul etmiş ve YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM deyip BAĞIMSIZLIĞINI kazanmıştı.

KAYNAKÇA

Nutuk :Mustafa Kemal Atatürk
Alaşehir Kongresi Prof.Dr.Enver Konukçu
Yzb. Selahattin’in Romanı :İlhan Selçuk
Kutsal İsyan :Hasan İzzettin Dinamo
İşgal Acıları :Kamil Su
Anadolu ihlali :Selahattin Selek
Türk Kurtuluş Savaşı :Fahri Belen
Dünden Bugüne Alaşehir :Alaşehir Kaymakamlığı

 
Alaşehir'in kurtuluşu ile ilgili şiir
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol