Tarsus'un Kurtuluşu
Tarsus'un Kurtuluşu | |
Mersin ve Tarsus'un Kurtuluşu Ankara antlaşmasının taraflarca onaylanmasından sonra, Fransızlar işgal altında tuttukları Kilikya kentlerini kısa süre içinde boşalttılar. Fransızlar'ın Tarsus'u boşalttıkları gün 27 Aralık 1921'de, Adana'daki Türk alayının bir taburu ve bir süvari bölüğü Tarsus'a, 3 Ocak 1922'de de Mersin'e girdi, böylece Mersin ve Tarsus'un kurtuluşu sağlanmış oldu. KURTULUŞ FRANSIZLARLA GÖRÜŞME 16 KASIM 1920 Ankara Antlaşması’ndan sonra Türk-Fransız delegeleri arasında Fransızların işgal ettikleri toprakları nasıl boşaltacakları konusunu görüştüler. Bu görüşme 16 Kasım günü sonuçlandı. Adana ve Havalisi Komutanlığı’na Tuğgeneral Muhittin (Akyüz) Paşa atandı. Beraberinde İç İşleri Bakanlığı Müsteşarı Hamit Bey, Albay Şükrü Naili (General, Gökberk) Bey, İstihkâm Albayı Sıtkı (General) Bey vardı. Ayrıca Adana Milletvekilleriyle Kars Milletvekili Cavit Bey ve birçok ileri gelen kişi vardı. Muhittin Paşa ve arkadaşları Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Fransa Hükûmeti arasında yapılan anlaşma gereği Antep’i, Adana’yı, Tarsus’u, Mersin’i Fransızlardan teslim almakla görevlendirilmişti. Teslim aldıktan sonra bu bölgelerde TBMM Hükûmeti’nin yönetiminin tekrar etkin hale getirmek için önce Adana ve Havalisi Komutanlığı’nı kurdu. Görüşmelerin bitiminden bir gün sonra, 17 Kasımda Adana Cephesi Merkez Mıntıka Komutanlığı Karargâhı olan Kelebek’e geldiler. Ankara’dan gelen emre göre Yenice’ye hareket ettiler. Bir gün sonra da Pozantı’daki Mersin Mıntıkası Komutanlık Karargâhı Yenice’ye indiler. TARSUS Ankara Antlaşması imzalanmıştı. Şimdi sıra güneyde devir teslim törenlerinin yapılmasındaydı. Tarsus’ta, Mersin’de, Adana’da Türk bayrağının göndere çekilme zamanı gelmişti. Tarsus’u, Mersin’i, Adana’yı Fransızlardan teslim alacak kuvvetler Pozantı’dan Yenice’ye geldiler. Pozantı’da bulunan Mersin Mıntıka Komutanlık Karargâhı Yenice’ye geldi. Adana’dan gelen Adana Bölgesi ve Havalisi Komutanı General Muhittin Paşa başkanlığındaki heyet trenle Adana’dan Yenice’ye geldi. Burada kendilerini bekleyen Mersin Mıntıka Komutanlık Karargâhı erkânını yanlarına alarak Tarsus’a hareket ettiler. Tarsus istasyonu bayram yeri gibiydi. Her yer bayraklarımızla süslenmişti. Bayraklarımızla çiçekler birbirine karışmıştı. Murt dallarıyla çerçevelenip süslenmişti. Tarsuslular, Türk bayrağını asmaya özlemişlerdi. Nereye baksanız, gözünüze şanlı bayrağımız çarpıyordu. Önde sivil memurlarla beraber Fransızların Tarsus Guvernörü Kustilyen, arkalarında istasyon dışındaki yollara kadar taşan bir kalabalık vardı. Gelen heyeti coşkuyla karşıladılar. Trenden her inen kahraman, halkın büyük coşkusuyla, alkışlarıyla karşılandı. Fransız Guvernörü Kustilyen önce General Muhittin Paşa’yı, sonra da arkasından trenden inen heyet üyelerini selamladı. İsmail Ferahim Bey, Kustilyen ile karşılaşmasını şöyle anlatır: “Sıra bana gelmişti. Tam Kustilyen’in elini sıkacağım sırada ismini söyleyerek kendisini takdim etti. Tabii ki ben de ismimi söyleyerek kendimi takdim ettim. Tam o sırada Mösyö Kustilyen’in elime nasıl sarıldığını ve ve ne kadar bir şiddetle sıktığını bilmiyorum. Elimi pek samimi bir şekilde sıkan Mösyö Kustelyen’in benzi kıpkırmızı olmuş, yüksek bir sesle, “Oooo” diye gayrı ihtiyarı bağırmıştı. Bu ansızın yükselen ses, orada bulunanların oldukça dikkatini çekmişti. Bu ses orada bulunanlardan Muhittin Paşa’nın da dikkatini çekmişti. “Ne oluyor?” diye sordu. Yanında bulunan Kars Milletvekili Cavit Bey de, “Efendim iki düşman komutan birbirleriyle karşılaştılar, sohbet ediyorlar” cevabını verdi. Bu cevaptan sonra Muhittin Paşa ve yanındakiler bana bakarak gülüştüler. Mösyö Kustilyen nasıl bağırmasın? Gerçekten iki düşman komutan birbirleri ile karşılaşıyor. Fakat biri Fransa Hükûmeti’nin büyük binbaşısı, aynı zamanda hiç ayrılmak istemedikleri bir yurttan istemeyerek ayrılacakları için hayal kırıklığına uğramış bir Guvernerö. Ben ise Türkiye ordusunda yetişmiş, düşmanlarına karşı Türk’ün kudret ve gücünü tanıtmak şerefine ulaşan kahramanların başında bulunmuş, düşmanlarca, “Baldırı çıplak çete” diye isimlendirilen Çukurova’nın çelik yumruklu kahramanlarıyla birlikte savaşmış, kazanılan başarıdan dolayı göğsü kabarmış ve zamanında hasmına karşı, “İşte bu memleketin asıl sahibi biziz. Senin burada işin ne?” demek isteyen bir topçu yarbayı o. Bu heyecanlı durumdan yüzü kızararak içleniyor. Ben ise sevinç içinde pür neşe Cenabı Hak’ka şükür ediyorum.” Tarsus Kaymakamı Halil Bey, günün önemini açıklayan bir konuşma yaptı. Konuşmadan sonra kalabalık şehre yürümeye başladı. Hafif hafif yağmur çiseliyordu. Kalabalık geçerken, yol üstündeki evlerin pencerelerinden, balkonlarından, damlarından gül suyu serpiliyordu. Çiçekler atılıyordu. Serpilen gül suları yağan yağmura karışıyordu. General Muhittin Paşa, beraberindeki heyet, Kaymakam Halil Bey, Fransız Guvernörü Kustilyen, sivil memurlar, köylüsü şehirlisiyle bütün Tarsuslular hep birlikte Gözlükule’nin batısındaki meydana geldiler. General Muhittin Paşa burada çok heyecanlı ve coşku dolu bir konuşma yaptı. Burada coşkulu bir tören yapıldı. Göndere Türk Bayrağı çekildi. Resmen Tarsus Türk’ün olmuştu. Şanlı bayrağımız alkışlar arasında göndere çekilince, daha kuvvetli bir alkış koptu. Böylece Tarsus resmen Türk yönetimine geçmişti. İki yıllık işgal sona ermişti. Buradan Tarsus Hükûmet Konağı’na geldiler. Tarsus Hükûmet Konağı’ndaki göndere şanlı Türk Bayrağı çekildi. Burada ordumuzun, mücahitlerin başarısı kutlandı. Tarsuslular sevinçlerini coşkulu şekilde yansıtıyorlardı. Sevinç gözyaşlarını tutamıyorlardı. Halkımız bayram sevincini günlerce kutladılar. Fransızlardan ve özellikle Fransız askeri giyinmiş katil Ermeni çetelerinden kurtulmuşlardı. Doğuda Ermenilere karşı kazanılan zaferden sonra Güneyde de Fransızlara karşı büyük bir zafer kazanıldı. Sırada Batıda kazanılacak zafer kalmıştı. TARSUS KURTULUŞ GÜNÜNÜN DÜZELTİLMESİ 27 ARALIK 1921 1970 yıllarına kadar Mersin, Tarsus ve Adana’nın kurtuluş günü 05 Ocak olarak kutlanmaktaydı. Mersin il olmadan Adana il merkeziydi. Belki o sebepten önce kurtuluşun aynı günde olduğu düşünülebilir. Ancak bazı hatıralar dinlenince, Genelkurmay Başkanlığı’na müracaat edildi. Belgelerden Tarsus’un gerçek kurtuluş gününün belirlenmesi istendi. Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı inceleme sonucunda Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Başkanlığı’ndan 02 Şubat 1971 tarihinde cevap geldi. [HRB.T.D: 202-1-71 Doö. Arş.] Sayılı yazıya Adana ve Havalisi Komutanı Muhittin Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığı’na çektiği telgrafın fotokopisi ekliydi. Bu telgraftan, Tarsus’un kurtuluşunun 27 Aralık 1921 olduğu anlaşılmaktaydı. Adana ve Havalisi Komutanı Muhittin (Akyüz) Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığı’na çektiği telgrafın metni şöyledir: Genelkurmay Başkanlığı’na Adana 1662-120 Dün Tarsus’un gündüz teslimi olmak hesabıyla 27 Aralık öğleden sonra 01.30’da Adana Muhafız Taburu’ndan mızıka ile bir bölük alınarak özel trenle Tarsus istasyonuna inildi ve birinci alayın birinci taburu ve bir süvari bölüğü katıldı. Bütün Tarsuslular binlerce bayraklarla istasyona gelmişlerdir. Aşıp taşan tufan duyguları içinde Kışla Meydanına gelindi. TBMM üyesinden 7 sayın milletvekili hazır olduğu halde tarafımdan, askere gösterilen bu emsalsiz kabul ve muhabbete teşekkür olundu. Ve Müftü Efendi’nin pek etkili bir duası her göze birçok yaş döktürdü. Adana’da olduğu gibi çekilen bayrağımıza kalplerin coşkun duygularını arz ederim. Güzergâhta serpilen gül suların, lavantaların bolluğu, yakılan öd ağaçları Tarsusluların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ordusuna karşı açılmış gönüllerinin muhabbetle güzel kokulu delilidir. Teşekkür ediliyordu. 250 kurban kesildi. Bugün aynı tezahürat içinde dönüldüğü arz olunur, efendim. 28/29.12.1921 Adana ve Havalisi Komutanı Muhittin MERSİN Tarsus’u Fransızlardan teslim alan Millî Ordumuzun temsilcisi olan ve General Muhittin Paşa başkanlığındaki heyet, 03 Ocak 1922 günü sabah trenle Mersin’e hareket etti. Mersin istasyonunda, Tarsus’ta olduğu gibi aşırı bir kalabalık vardı. Köylerden gelenler, şehirde oturanlar, herkes buradaydı. İstasyon ve yollar süslenmişti. Bayraklarımızla donatılmıştı. Gelen heyet burada da coşkun bir heyecanla ve alkışlarla karşılandı. Sevinçten herkesin gözleri yaşarmıştı. Halk gelenlere hasretle sarıldı. Mersinliler bayramlarını yaşıyorlardı. Bu muhteşem karşılamayı, henüz Mersinden ayrılamayan Fransızlar da seyretmişlerdir. İstasyondan Hükûmet Konağı’na gidildi. Burada bir tören yapılarak göndere şanlı Türk Bayrağı çekildi. Buradan Bölge Komutanlığı’na ayrılan binaya gidildi. Gelen heyeti burada öğrencilerden ve askerlerden oluşan bir kıta selamladı. General Muhittin Paşa, burada günün önemini açıklayan, Kurtuluş Savaşı’mızın başarısını anlatan bir konuşma yaptı. Mersin Bölge Komutan Vekili İsmail Ferahim (Şalvuz), karargâh kapısındaki direğe şanlı bayrağımızı çekti. Böylece iki yıllık hasret sona ermişti. Akşam Ziya Paşa Gazinosunda ordu şerefine bir ziyafet verildi. Bu ziyafette Mersinli Lise Müdürü Asım (Ergelen), Mersinlilerin duygularını canlandıran heyecanlı bir nutuk söyledi. Arkasından Mersin Milletvekili İsmail Safa (Özler) Bey de bir konuşma yaptı. İsmail Safa Bey, Çukurovalıların, özellikle köylülerimizin gösterdikleri fedakârlık ve kahramanlıklar sonunda vatanımızın Fransızlardan nasıl kurtulduğunu, vatandaşlarımızın kurtuluş mücadelesinde kahramanca savaştığını, gösterilen başarının hangi şartlarda elde edildiğini heyecanlı ve ateşli bir şekilde anlattı. Konuşması sık sık alkışlarla kesildi. Bu içten, coşkulu ve duygulu konuşma herkesin duygulanıp gözlerini yaşarttı. Türk heyeti ile Fransızlar arasında görüşmeler yapıldı. 04 Ocak 1922 günü merasim kıtası iskelede bir tören yaptı. Türk heyeti, Çukurova’daki son Fransız kuvvetlerini selamlayarak Mersin’den uğurladılar. MERSİN KURTULUŞ GÜNÜNÜN DÜZELTİLMESİ 03 OCAK 1922 Mersin de Tarsus gibi “Kurtuluş Bayramı”nı 05 Ocak günleri kutluyordu. Bu durum uzun yıllar birlikte kutlanarak devam etmişti. Mersin Kuvayı Milliye Derneği kurulduktan sonra, Mersin’in kurtuluş günü hatırasına çekilmiş bir resim durumu değiştirdi. Bu resimde Mersin’e ilk giren birliğin komutan, subay ve askerlerinin birlikte çekildikleri ve ithaflı bir resimdi. Bu resimde kurtuluş günü 05 Ocak değil, 03 Ocak 1922 tarihi yazıyordu. Mersin’in kurtuluş gününün 05 Ocak yerine 03 Ocak tarihinde kutlanması için müracaat edildi. Ancak, Mersin Belediye Meclisi, kurtuluşun sürekli 05 Ocak tarihinde yapıldığını, bunun bir teamül haline geldiğini ileri sürerek kabul etmemişti. 1970 yılında bir Mersinli vatandaşımızın bu konudaki uyarısı ve Genelkurmay Harp Tarihi Enstitüsü arşivlerindeki kaydı açığa çıkarması durumu değiştirdi. Genelkurmay Başkanlığı da valiliği uyarınca Mersin’in Kurtuluş Bayramı 1970 tarihinden itibaren 03 Ocak tarihinde kutlanmaya başlandı. Harp Tarihi Enstitüsü’nün [İstiklal Harbi Arşivi, Dolap 44, Klasör 2377, dosya H. 2, 30. Alay 1. Tabur Harp Ceridesi (Resmî defter)]’nden çıkardığı tarihî belgenin metni şöyledir: “Bugün 03.01.1922 saat sabah 07’de Birinci Tabur Birinci Bölük, İkinci Bölük ve Alay karargâhı Bekir Dere’den, Üçüncü Bölük Yalınayak’tan, Süvari Bölüğü Karacailyas’tan hareket ederek saat 09.30’da istasyon civarına ulaşılmış ve istirahata geçilmiştir. Saat 10’da istasyon şosesi üzerinde savaş düzeninde sıralanarak toplanılmıştır. Saat 10.30’da tren gelmiş ve trende bulunan Üçüncü Tabur Dokuzuncu Bölük mızıka takımı ile beraber kolun başına alınmıştır. Saat 10.45’te başta mızıka takımı, Alay karargâhı, sıra ile Üçüncü Tabur Dokuzuncu Bölük, Bir ve İkinci Bölük, Süvari Bölüğü olmak üzere yürüyüşe başlanılmıştır. Sokakları hınca hınç dolduran kadın, erkek ve çocuklardan oluşan binlerce karşılayıcılar arasından ve kesilen yüzlerce kurban gövdeleri üzerinden yürüyerek Hükûmet Konağı civarında mıntıka karargâhı kararlaştırılan bina önüne gelinmiştir. Özel tören ile sancak çekildikten ve Muhittin Paşa Hazretleri bir nutuk ve Müftü Efendi tarafından bir dua okunduktan sonra kışlaya hareket edilerek istirahata geçilmiştir.” Akşam Ziya Paşa Gazinosunda ordu şerefine bir ziyafet verildi. Bu ziyafette Mersinli Lise Müdürü Asım (Ergelen), Mersinlilerin duygularını canlandıran heyecanlı bir nutuk söyledi. Arkasından Mersin Milletvekili İsmail Safa Bey de bir konuşma yapmıştır. ADANA Bir gün sonra heyet Adana’ya gitti. Adanalılar da bayramlarını yaşamayı bekliyordu. İstasyon ve çevresi ana baba günüydü. Her yer bayraklarla, çiçeklerle süslenmişti. Adanalılar gelen heyeti sevgiyle karşıladılar. Mustafa Kemal’in Adana’dan ayrılmadan “Savaş henüz bitmemiştir” sözü gerçekleşmişti. Adanalılar da zaferlerini, kurtuluşlarını coşkuyla kutladılar. Hükûmet Konağı’na Türk bayrağı törenle çekildi. SON GÖREV Güneyin kahraman çocukları, Fransızlara karşı başarılı olmuşlardı. Bunun sonucu olarak imzalanan Ankara Antlaşmasından sonra kahraman mücahitlerimizin (Çetelerimizin) görevi sona ermemişti. Çünkü vatanın onlardan beklediği görev henüz bitmemişti. Çukurova’nın yiğit evlatlarından kurulan birliğe “Adana Müfrezesi” adı verildi. Bu alay, Ankara Anlaşması’ndan önce Konya isyanına, Sakarya Savaşı’na katılmıştı. Büyük yararlıklar gösterdiler. Ankara Anlaşması’ndan sonra daha büyük bir kuvvetle, iki alay olarak 14’üncü Tümen kuruldu. Batı Anadolu’da savaşlara katıldılar. Afyon çevresinde savaştılar. Büyük Taarruza katıldılar. 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda kahramanca savaştılar. Büyük zaferden sonra Uşak, Alaşehir, Salihli, Turgutlu, Menemen üzerinden Yunan kuvvetlerini izlediler. Ayvalık, Burhaniye ve Edremit’i işgal ederek Çanakkale bölgesinde Ezine’ye kadar ilerlemişlerdir. Atatürk'ün Mersin Ziyaretleri Gazi Mustafa Kemal Paşa, 17 Şubat-4 Mart 1923 arasında İzmir'de toplanan "Türkiye iktisat Kongresi"nden sonra ilk yurt gezisini Adana ve Mersin'e yapmıştır. Mersin ve Tarsus'u ziyaret etmek üzere Gazi ve yanındakiler, 17 Mart 1923 Cumartesi sabahı 9.45'de Adana'dan trenle hareket etmişlerdir. Yenice istasyonunda Mersin ve Tarsus'dan gelen heyetlerin karşıladığı tren, Tarsus'dan halkın coşkun sevgi gösterileri ve alkışları arasında yavaşça geçerken, Gazi, pencereden Tarsusluları selamlıyordu. Saat 11.30'da murt dallarıyla süslenmiş Mersin tren istasyonuna halkın coşkun tezahüratlarıyla girdi. Gazi, eşi Latife Hanımla trenden indikten sonra istasyon önündeki merasim kıtasını teftiş etti. Önce hükümet binasına, daha sonra da Belediye binasına gelen Gazi, başkandan belediye hizmetleriyle ilgili bilgi aldı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Gençler Yurdu'nu ziyaretinde, gençlere çok çalışmalarını tavsiye ederek, Türk Ocağı'na katılmalarını önerdi. Belediyenin şereflerine verdiği ziyafete katılmak üzere hep birlikte Mersin Palas Oteline (Günümüzde Mersin Oteli), daha sonra Askeri Mıntıka Kumandanlığına gidildi (Yandığı yerde şimdi Özgür Çocuk Parkı vardır.). Burada Askeri törenle karşılanan Gazi ve yanındakiler, bir süre dinlendiler. Binanın bir bölümünde öğretim yapılan Mersin Ticaret Rüştiyesi'ne geçildi. Girdikleri sınıfta dersi dinleyen ve öğrencilere sorular yönelten Gazi, alkışlar arasında binadan ayrıldı. Program gereğince Millet Bahçesi'nde çay içilecek, kent adına Hükümet Tabibi ve Türk Ocağı Baş kanı Dr.Reşit Galip Bey konuşacaktı. Bahçede murt dalları, çiçeklerle süslenmiş ve bayraklar asılmış yüksekçe bir yer hazırlanmış; yaldızlı büyük iki koltuk konulmuştu. Ancak, Gazi bahçeye girdiğinde iki tahta sandalye çekti, eşiyle birlikte oturdular, çaylar içildi. Reşit Galip Beyin heyecanlı bir ses tonuyla söylediği, anlamlı, ve samimi hitabını dinlerken ve özellikle "senin büyüklüğün, bu milletin bir ferdi olmakla iktifa ve iftihar etmendir" sözlerinden çok duygulandı. Sonra kürsü olarak hazırlanan masanın üzerine çıkarak "Mersinliler, memleketiniz, beldeniz Türkiye'nin çok mühim bir noktasında bulunuyor. Çok mühim ticaret noktasıdır. Memleketiniz bütün Dünya ile Türkiye'nin irtibat noktasının en mühim yerindedir. Bunu sizler benden iyi biliyorsunuz.... Aziz Arkadaşlar, bu memleketin hakiki sahibi olunuz" dediği hitabesini söyledi. Sürekli alkışlar ve övgü sözleri arasında kürsüden indi ve halkın "Yine bekleriz Paşam" tezahüra-tıyla istasyona uğurlandı. 16.30'da Tarsus'a hareket ederken pencereden uğurlayanlar, selamlıyordu. Atatürk 20.1.1925 tarihinde yine Eşi Latife Hanımla birlikte Mersin'e gelmiş ve günümüzde Atatürk evi olarak müzeye dönüştürülen Christmann Köşkü'nde misafir edilmiştir. Bu ziyaretinde Mersin'de ık, gun kalmıştır. Atatürk Hac, Beyden, güneyde bir çiftlik almak istediğini ve tavsiye edecekleri bir yer olup olmadığını sormuştu. Hacı Bey, Silifke'de bir yer olduğunu söylemiş ve Atatürk 29.1.1925 günü satın almak istediği Tekir-Olukbaşı çiftliğine gitmiştir. Bu çiftlik Abidin Paşa'dan Bodasakiye, kurtuluştan sonrada hazineye geçmişti. Atatürk çiftliği hazineden satın almıştır. Burası modern bir çiftlik haline getirilmiş, bağış üzerine yine hazineye devredilmiştir. Atatürk, 10.5.1926 tarihinde Konya üzerinden trenle Mersin'e gelmiş ve doğruca limandaki Er- tuğrul yatına binerek Taşucuna gitmiştir. Atatürk, bundan sonra üç defa daha Mersin'e gelmişse de kentte kalmamıştır. Atatürk, 19.11.1936 tarihinde yine tren yoluyla Mersin'e gelmiştir. Bu gelişinde Vali Konağı'nda kalmıştır. Mersin Valisi olan Rüknettin Nasihioğlu'na:"Vali Bey, konağı çabuk düzenle ve noksanlarını tamamlayın. Her sene Nisan ayını burada geçirmek istiyorum" demiştir. Atatürk'ün Mersin'e son gelişi ise 20.5.1938 Cuma günü 13.30'dur. Bu ziyaretinde de Vali Konağı'nda kalmıştır. Konağın balkonunda oturduğu sürece halk karşı kaldırımda, oradan ayrılıncaya kadar, uzun süre sevgi ve ilgi ile büyük kurtarıcıyı izlemiştir. Atatürk'ün Tarsus Ziyareti 17 Mart 1923 günü Gazi, Eşi Latife Hanım ile beraber Mersini ziyaret ettikten sonra akşam üzeri Tarsus'a geldiler. Akşam yemeğini yemek üzere Mehmet Rasim (Dokur) Bey'in evine gidildi. Mehmet Rasim Bey, İstiklal Savaşı'nda, Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun tüm bez ihtiyacını kendi fabrikasında dokuyup göndermişti. Gazi, akşam yemeğinde Rasim Bey'e:"Kurtuluş Savaşımızda bize fabrikanız ile büyük destek sağladınız. Ordunun bez ihtiyacının büyük bir kısmını temin ettiniz. Size borcumuz oldukça çoğalmıştır. Size olan borcumuz nedir ve nasıl öderiz?" diyen minnet dolu sözlerine Rasim Bey'in yanıtı şöyle olmuştur:"Paşam, Türk Ordusuna fabrikam feda olsun. Hükümetimizin bana hiç bir borcu yok." 17 Mart gecesi Atatürk ve eşi, eski belediye binasının bulunduğu yerde (Bu bina 1958 yılında yıkıldı.) kaldılar. Binanın etrafı çepeçevre Tarsuslu insanlarla dolup taşmıştı. Etrafda meşaleler, ateşler yakılmış, adeta tüm Tarsuslular nöbet tutmuşlardı. Gazi, arada bir kaldığı binanın balkonuna çıkıp Tarsusluları selamlıyordu Gazi, balkondan:"Vakit geç oldu. Lütfen istirahat edin. Evlerinize çekilin" diye seslenmesine rağmen, Tarsuslular Gazi'nin kaldığı evin etrafında sabaha kadar oturdular. 18 Mart 1923 günü, Şelale civarında bulunan Sadık Paşa'nın un fabrikasına giden Gazi ve eşi, burada sabah kahvaltılarını yaptıktan sonra, Şeyh Sünusi'nin evini ziyaret ettiler. Gazi, buradan Türk Ocağı'na giderek gençlere seslendi. Hatıra defterine de şunları yazdi:"Tarsus Türk Derneği altında birleşen ve Türklük harsını (kültürünü) yükseltmek gibi kıymetli vazife ifa eden Türk Gençliği'ni takdir ederim. Temenni ederim ki; dernek bu dakikadan itibaren Tarsus'da Türk'ün sönmez ocağının yandığını ismi ile de ilan etsin. 18-19 Mart 1923 Gazi" Aynı gün çiftçilere hitaben de bir konuşma yapan Gazi, Tarsus'un birçok tarihi ve dini yerlerini de gezdi. Paşayı izleyen Tarsuslular arasında bulunan kadın mücahit Adile Çavuş:"Bastığın toprağa kurban olayım Paşam" diyerek Gazi'nin ayaklarına kapanmıştır. Atatürk, Adile Çavuş'u elinden tutarak kaldırmış:"Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürüklenmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın" diyerek o ünlü sözlerinden birini söylemiştir. Daha sonra İttihat ve Terakki Mektebini (Eski Türk Ocağı İlkokulu) ziyaret eden Gazi Paşa, burada öğrencilerle jimnastik dersi yapmış, sınıfta ise tarih dersi vermiştir. Atatürk, 27 Ocak 1925'de Silifke'yi de ziyaret etmiştir |
|
|
|
Tarsus'un kurtuluşu ile ilgili şiir | |
Çukurova'nın Kurtuluşu. (Mersin,Tarsus,Adana,Ceyhan,Osmaniye ve Dörtyol'un kurtuluşu) Bin Dokuz Yüz On Sekizde Biz mert Çukurovalılar, Bine,birle karşı koyduk, Zafer buketleri sunduk, Artık düşman hükmedemez, |
|