Kurtuluş Günlerimiz

Söke'nin Kurtuluşu

Söke'nin Kurtuluşu
 
Kurtuluş Savaşı Öncesi Söke      

Kurtuluş Savaşından önceki yıllarda Söke'nin içinde oturan Yunanlılar ile Yo­ran (Didim),Domatça (Doğanbey) Akköy, Güllübahçe, Bağarası, Yeniköy ve uzaktaki köylerde oturan Yunanlılar,bulundukları yerlerde bir takım ayaklanma­lara yok açan kitlesel hareketleri yüz üs­tüne çıkarmaya, bunlar yetmiyormuş gibi, Yunanistan'daki Yumanlılara (Bura­da Türkler bağlarımızı, bahçelerimizi, hayvanlarımızı elimizden alıyorlar canı­mız, malımız, ırzımız, namusumuz tehlikede gelin bizleri Türklerin elinden kurtarın) gibi yalanlarla dolu mektuplar yollamaya başladılar.

Bu durum Kurtuluş Savaşının başlamasına kadar böyle devam etti. Halbuki Söke ve çevresinde bulunan Türkler, Yunanlıların Irzına, namusuna, malına, canına, Türklüğün asil düşünceleri sebebiyle el bile sürmediler.

Bilakis, Türkiye'deki Yunanlılar, Yunanistan'daki Yunanlıların, geçim rahatlı­ğı, mal, mülk, para zenginliği itibariyle çok üstün idiler.Bunları bana Kurtuluş Savaşında Türkiye'ye karşı Yunanistan'dan gelen canını zor kurtarıp Yuna­nistan'a kaçan yaşlı bir yunanlı anlatmıştı.

Bu kısa girişten sonra gene Söke'ye 1915 öncesine dönelim: 5 Eylül 1922 akşamı gün batınıma kadar Söke'de doğup, büyüyen Söke top­raklarının yetiştirdiklerini yiyen içen Yunanlıların oturdukları bugünkü Kemalpaşa Mahallesine PATRİARHİS İYOAKİMİS deniliyordu.

Bugünkü Kemalpaşa Camii ile Nalbant Necip Nalcı'nın evinin bulunduğu yerde o alan içerisinde AYİYOS DİMİTRİOS denilen bir kilise vardı.

Bugünkü Söke Verem Dispanserinin ( Eski Söke Devlet Hastanesine taşınmıştır. Burada 2006 Yılından itibaren Söke Rehberlik merkezi hizmet vermeye başlamıştır) hemen arkasındaki boşlukta bugün var olan iki katlı güzel evde Türklere çok hizmetleri dokunan Doktor Perikli'nin evinin giriş kapısı bu kiliseye bakıyordu.

Söke'ye Yoran (Didim) , Domatça ( Doğanbey) Akköy ve civar köylerdeki kiliselere hep Atina'nın atama ile gönderdiği Yunanlılara Türk düşmanlığı aşılayabilecek yetenekte, konuşma yetisine sahip papazlar geliyordu. Bu papazlar senelerce hep Türkler aleyhinde kışkırtıcı beyanlarda bulunur, böyle vaaz ederlerdi.

Atina, göndereceği papazların bu nitelikte olmasına bizzat çok dikkat ederdi.

Bugünkü Altı Eylül caddesin de o zaman LEOFOROSEKLİSİYAS veya ODOSEKLİYAS (Kilise Caddesi) deniliyordu. Bu kilisenin karşısında bugünkü Kemalpaşa Okulunun bulunduğu yerde Topal Vangel'in meyhanesi vardı.

Türklerin oturmadığı tamamen Yunanlıların oturduğu Kemalpaşa Mahallesinde Türk düşmanı olarak tanınan çok tehlikeli biri vardı. Bunun adı Liber idi Buna kimse ses çıkarmıyordu. Hiçbir Türk bu mahalleye gidip bir kahvede oturamıyordu.

Giritte Türklere karşı ilk öldürme hareketinin öncülüğünü yapan LİGORİTYANOS isimli Yunanlı gibi arkadaşı İsmail ağa ile birlikte Yunanalılara karşı ilk öldürme hareketini başlatan, oradan kaçıp Söke' ye gelen Giritli CAFER EFE bugünkü Söke Emniyet Müdürlüğünün önündeki ve o zaman tamamen tahtadan olduğu için Tahta Köprünün üzerinde bir sabah vakti Bu Liber denen Türk düşmanını tabancası ile öldürdü. Ve Söke deki Yunanlılara karşı Kuvayi Milliye öncülüğünün ilk kuruluş ekibini tamamen Giritlilerden oluşan çok yakın arkadaşları VATİPETRO MELEKO MUSTAFA, ÇOBANO, SÇUNOPLOKO lakapları ile tanınan kişilerle kurdu. Yunanlıların Türklere karşı hareketlerini hazmedemeyen bu insanlar Türklere eziyet eden Sisam adasında gelen Yunanlıları ve Söke deki Yunanlıları birer ikişer geceleri öldürmeye başladılar

Cafer Efe Germencikte demiryolu yanındaki incir bahçesinde bir hendek üstünde şehit olduğu güne kadar öldürdüğü 64 Yunanlının isimlerinin yazılı olduğu defteri tesadüfen bulundu . Bu defter Kardeşi Haydar Ağaya verildi

(Kemal Azrak ile 1968 yılında yapılan röportajdan

SÖKE NİN ÇEVRESİNDE RESMİ ARŞİV KAYITLARINA GÖRE YUNAN MEZALİMİ

(( Anadolu'da Yunan işgali başlamadan önce Söke havalisine Sisam ve diğer adalardan sızan Rum eşkıyaları köyleri basarak , halka zulümler yapmakta , Türklere ait malları yağmalayıp kaçmaktaydılar. Bazı yerlerde askeri depolarda silah ve cephaneyi gasp etmekteydiler. Rum eşkıyasının bu zulümlerini önlemeye Osmanlı hükümetinin gücü yetmiyordu.

İtalyan işgali süresince Söke ve civar köylerde Rumların Türklere karşı zulümleri devam etmiştir. Söke Rumlar, Si­sam'dan gelen Yunanlılarla birleşince önemli bir güç oluşturu­yorlardı. Bunların, özellikle Aydın'ın Yunan işgali altına girme­sinden sonra taşkınlıkları artmıştır. Köylerden uzaklaşan yolcu­lara sarkıntılık ediyorlar, hayvanları alıp götürüyorlardı. Söke'ye bir saat mesafede 26 kişi Gümüş Yeni köyünde 18 kişi ve Tatarlar köyünde 72 kişi şehit edilmiştir. Halkın mallarına, emval-i metruke diye el konulmuş, ev eşyaları dahi gasp edilmiş­tir.

14 Haziran 1919 da Akköy, Yoran, Gelebiç köyleri Rumlardan mürekkep bir çete, Söke'nin Sarıca köyünü basmıştır. Köy halkı ile Rum çetesi arasında meydana gelen müsademede her iki taraftan da zayiat olmadığı 135. Alay kumandanı tarafından 57. Fırka kumandanlığına bildirilmiştir.

Rum çeteleri, Ağaçlı, Ferikler ve Yoğurtçular köylerini basa­rak yağmalamışlardır. Tahtalı köyünden bir erkeği öldürmüşler ve bir kadını da dağa kaldırmışlardır. Kızılca köyü civarında bir kadınla bir erkeği öldürmüşlerdir.

Kızılca köyü basarak yağmalamışlar, üç kadının ırzına teca­vüz etmişlerdir.

Karaağaçlı köyünü de basarak yağmalamışlardır.

Rumlar, 30 Mayıs 1922 de Efeler ve Badem köyleri arasında, Urlalı Sülükoğlu Kasap Hüseyin ile Kerim Ağanın damadı ve kardeşini öldürmüşlerdir.

Ağaçlı Köyünde Hatipoğlu Mustafa'nın kız kardeşi Hatice, Bekirzâdenin kızı Zübeyde Palamutçu'nun kızının namusları kirletildikten sonra öldürülerek kuyuya atılmışlardır.

Karaağaçlı Köyünde Yunanlılar, üç kişiyi süngü ile, sekiz ki­şiyi işkence ve dayak ile, iki kadını da tecavüz ettikten sonra öl­dürmüşlerdir. Öldürülerek Menderes Nehrine atılan bir kişinin cesedi çıkarılmıştır.

1 Haziran 1919 da Akçakayalı Feyzullah yerli Rumlar tara­fından bıçaklanarak öldürülmüştür.

5 Temmuz 1919 da Söke'nin Kemer Köyünde Menderes Köprüsünde 7 Türk elleri bağlı olarak kesilmiş bir halde bulun­muştur.

Söke'nin Sarıkemer Köyünden Çinelioğlu Mehmet, ilk işgal­de, Çakıroğlu Süleyman, Koca Ömeroğlu İsmail, Karadervişoğlu Süleyman'la kaçarlarken, Yunan askerlerinin bu üç şahsı gözlerinin önünde öldürdüklerini ifade etmiştir.

Anadolu Ajansının 18 Temmuz 1922 tarihli haberine göre Yunanlılar, Konak Mahallesinde 5' i kadın olmak üzere 9 kişi, Kavukça Köyünden 8 kişi, Söke çevresinden 21 kişiyi öldür­müşlerdir. Ağaçlı Köyünde 10'u kadın 2'si çocuk olmak üzere 57 kişiyi öldürerek kuyulara atmışlardır. Üzümlü köyünde bir­çok Türk'ü öldürmüşlerdir. Bunlardan 14 erkek ve 7 kadın ve kı­zın kimlikleri tesbit edilmiştir.

Morali köyünde öldürülenlerden 18 kişinin kimlikleri tesbit edilmiştir. Gümüşköy'de 12 kişi öldürülüp cesetleri Menderes'e atılmıştır. Tatarlar köyünden de 3 kişi öldürülerek cesetleri Menderes'e atılmıştır))

sf: 175,176,177,178

Atatürk Araştırma Merkezi (Yunan Mezalimi)

Azınlık Ayaklanmaları      

Batı Anadolu ve Trakya’da yunanlılar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yeni Ermeniler yapmışlardır. Özellikle Batı Anadolu’da Yunanlılar İzmir’e çıktıktan sonra bölgede yaşayan Rumlarla işbirliği yaparak

Türk halkına karşı vahşiyane hareketlere girişmişlerdir. Bu konular pek çok örnekler olmakla birlikte biz birer örnekle yetineceğiz. “15 Şubat 1919’da Söke’nin Yoran Köyü Rumları jandarma karakoluna saldırdılar, tahkikata gelen Jandarma bölük komutanına ateş ettiler; 4 eri yaraladılar, 8 er kayboldu 19 Şubat’ta gümrük memurunu ve eşini dövdüler, Jandarma karakolu Akköy’e çekildi. Bölgedeki Rum köylerinin de ayaklanmasını önlemek için Ödemiş’teki 135 nci Piyade Alayı takviye edildi. Asilerin, Birinci Dünya Savaşı sırasında Yoran Bucağı’ndan kaçarak yabancı ordularda görev yaptıktan sonra Yunan ve İngiliz üniformaları ile dönen Rumlar olduğu anlaşıldı.

Asiler, Yoran’da bulunan 56 ncı Tümen’e ait silah, cephane ve bombaları ele geçirmişler ve pusuya düşürdükleri Jandarma müfrezesinden bazı erleri şehit etmişlerdi”.

Batı Anadolu ve Trakya’da yunanlılar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yeni Ermeniler yapmışlardır. Özellikle Batı Anadolu’da Yunanlılar İzmir’e çıktıktan sonra bölgede yaşayan Rumlarla işbirliği yaparak

Türk halkına karşı vahşiyane hareketlere girişmişlerdir. Bu konular pek çok örnekler olmakla birlikte biz birer örnekle yetineceğiz. “15 Şubat 1919’da Söke’nin Yoran Köyü Rumları jandarma karakoluna saldırdılar, tahkikata gelen Jandarma bölük komutanına ateş ettiler; 4 eri yaraladılar, 8 er kayboldu 19 Şubat’ta gümrük memurunu ve eşini dövdüler, Jandarma karakolu Akköy’e çekildi. Bölgedeki Rum köylerinin de ayaklanmasını önlemek için Ödemiş’teki 135 nci Piyade Alayı takviye edildi. Asilerin, Birinci Dünya Savaşı sırasında Yoran Bucağı’ndan kaçarak yabancı ordularda görev yaptıktan sonra Yunan ve İngiliz üniformaları ile dönen Rumlar olduğu anlaşıldı.

Asiler, Yoran’da bulunan 56 ncı Tümen’e ait silah, cephane ve bombaları ele geçirmişler ve pusuya düşürdükleri Jandarma müfrezesinden bazı erleri şehit etmişlerdi”.

8 MAYIS 1919 İTALYANLARIN SÖKE'YE GELİŞLERİ VE GİDİŞLERİ

Bu konu, 5 Eylül 1995 Salı sa­at 20:30 da, Kuşadası Fantasia Oteli konuşma salonunda, Söke Rotary Kulübünün Konuşmacısı olarak davet ettiği, Emekli İlkokul Öğretmeni Mustafa Genç'in (KUR­TULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ VE SON­RASINDA SÖKE) konusunu ele alan konuşmasından bir alıntıdır.

16 Mayıs 1919 Cuma günü İtal­yan'lar Milas'ın Güllük Limanına iki ge­mi ile gelip oraya asker çıkardılar. Kuşadası'nda bulunan birliklerden 200 ki­şilik bir piyade kuvveti 3 subayın idare­sinde 18 Mayıs 1919 Pazar günü Sö­keye gönderiyorlar, aynı gün Selçuk is­tikametine giderek Selçuk istasyonuna yerleşiyorlar ve Söke ile Selçuk böylece İtalyanlar tarafından işgal edilmiş olu­yor.

İtalyanlar geldikleri bu Türk ellerin­de, yağma, hırsızlık, katliam yapmıyor­lar ama. Yunanlıların buraya hiç gelme­yecek fikrini sinsi sinsi yaymaya çalışı­yorlar; halkı yalanlarla oyalıyorlardı. İş­te bu sıralarda, Söke'de yaşayan yerli Rumlar arasında yavaş yavaş Türklerin aleyhinde kımıldanmalar başlamıştı.

İtalyanlar Söke'de, 18 Mayıs 1919 Pazar gününden 21 Nisan 1922 Cuma sabahı saat yediye kadar (2 yıl, 11 ay, 3 gün) kaldılar. Bu müddet zarfında, be­nim ilkokula gittiğim 1940-1945 yılları arasında gördüğüm, kalın teller arasına doldurulmuş taşların bulunduğu tel ka­fesleri, (Söke çayının taşmasını önlemek için) İtalyanlar çayın kenarlarına yerleş­tirmişlerdi. Bu taşlarla dolu kafesleri uzun zaman çayın kenarında kaldılar.

İtalyanlar Söke halkına eza, cefa etmediler, ayrılacakları günden bir gün evvel kendilerinden sonra Yunanlıların Söke'ye geleceklerini gizlemediler ve söylediler. Bu sıralarda, Halil Morel'in (Şok marketin karşısındaki) demir köp­rünün onarımını da yaptılar.

Bu köprüye uzun zamandan beri (O zamanları) Kalenco'nun köprüsü) veya (Kambur köprüsü) derlerdi. Halk ara­sında bu köprünün (İstasyon köprüsü­nün) yerli Rumlardan yani Kalenco isimli bir zengin tarafından yapıldığı söyleniyor.

Söke'nin Yunanlılar tarafından işgal edileceğini gören halk. malını, mülkünü bırakarak Bağarası, Çine, Muğla istika­metine kaçıp kurtulmaya çalışıyordu.

Bu kaçış, dört buçuk ay sonra son buldu. Yunanlılar geldikleri gibi gittiler. Bu bölüm, çekilen eza, cefa, yazmakla bitmez. Türk-Yunan savaşının çıkması­na sebep olan kişi; Girit'in Hanya vila­yetinin Munies köyünde 1864 yılında doğan baba adı Kiriakos, ana adı Stiliani Plumiclaki olan. bir iki defa Paris'te silahlı saldırıdan kurtulan.1936 yılında Paris'te ölen bir avukat olan Elefterios Venlzelos'tur. Bu kişi aslında Avrupa da Türk düşmanlığını yayan Yunanlıların öncülerindendir.

Okuduklarımıza ve dinlediklerimize göre Söke'nin 1770 ve daha sonraki ta­rihlerde zaman zaman Söke'nin bazı ile­ri gelen varlıklı kişileri, Söke'de eksik bulunan demirci, marangoz. kunduracı, yağcı, sabuncu, fırıncı, değirmenci gibi ustaları ve tarlalarında çalıştırılacak Yunanlıları Rodos'tan, İstanköyden, Sisam'dan, diğer adalardan Söke'ye çağı­rarak onlara iş imkanları vermişler. Sö­ke ve dolaylarında onların mal ve mülk sahibi olmalarına yardımcı olmuşlar, iş sahibi, sanat sahibi olmalarını destekle­mişler onların ayrı bir mahallede (Ke­mal paşa) mahallesinde yaşamalarına imkan vermişler, bu iyi niyetle getirdik leri Yunanlıların birer kışkırtıcı, isyancı. bozguncu olduklarını, maalesef anlaya­mamışlardır.

Bu azınlıklar, Söke'de buldukları serbestiyet içinde, yakın adalara sık sık gidip gelmeye, hayvan ticareti yapmaya, kendi kafalarına uygun olanları burala­ra, Sökeye doldurmaya başlamışlar, çok zaman Türk ordusunda askerlik yapmamak için adalara kaçmışlar, özel surette anarşist yetiştirerek tekrar Söke dolaylarına gönderilmişler Ekniki Eteri-ya'nın, Meğalo İdeanın gerçekleştirilme­si için ellerinden geleni yapmışlardır.

Bu Yunanlıların Söke ve çevresinde­ki bu sinsi faaliyetleri Türkiye'den ko­vuldukları tarihe kadar devam etmiştir. Bütün bu faaliyetlerin sonucunda, her türlü huzuru elde etmiş olan bu Yu­nanlılar, bir gün bütün Avrupa ülkeleri­ne: (BİZ BURALARDA ÖLDÜRÜLÜYO­RUZ, MALIMIZ, MÜLKÜMÜZ, NAMUSU­MUZ ELİMİZDEN ALINIYOR, KİLİSE­LERİMİZDE İBADETLERİMİZ YAPTIRIL­MIYOR, GELİN BİZİ KURTARIN) şeklin­de Yunan entrikalarına baş vurmuşlar, böylece öten den beri Türkiye aleyhinde bulunan dış güçlere mesajlarını gönde­re göndere yabancıların ve Yunanlıların Türkiye'ye saldırmalarına zemin hazır­lamışlar böylece büyük felaketlerin baş­lamasına sebep olmuşlardır. Yunanlı­lardan 250.000 in üstünde, Türklerden de 14.000 kişinin ölümüne sebep ol­muşlar 5 Eylül 1922 akşamı gün batı­nımda Sökeden bir daha geri dönme­mek üzere gitmişler, arkalarında bir çok canlı ve cansız varlıkları bırakarak.

Yunanlılar , İtalyanların Söke'yi terk ettikleri gün yani, 21 Nisan 1922 Cuma günü geldiler, 5 Eylül 1922 Salı akşam Didim'den, Güllübahçe Piryen harabelerinin bulunduğu kale tepe­den, Söke'den Tırha, Davutlar, Güzelçamlı ve Kuşadası'ndan dağ­lardan kaçtıkları zamana kadar, Söke'de (4 ay, 11 gün) kaldılar.

İşgal ettikleri diğer yerlerde yaptıkları gibi, burada da Türk evlerine silah aramak bahanesiyle giren Yunanlılar, değerli eşya, para ve yiyecek maddelerini yağmaladılar. Köylünün tahıllarını, hayvanlarını gasp ettiler. Özellikle köylerde birçok kişiyi öldüren Yunanlılar, ölüleri bostan kuyularına ve Menderes Nehri'ne attılar. Kadın ve kızlara tecavüz ettiler.

Ateşe Kitaplığı İstiklal 152 numarasında kayıtlı "Yunanlıların Yeni İşgal Ettikleri Söke ve Havalisinde Yunan Askerlerinin Vahşeti" adlı 93 sayfalık kitapta öldürme, gasp ve ırza tecavüz olayları hakkında geniş açıklamalar bulunmaktadır.


KAYNAK:
Em. Korg. Hüseyin Işık, Türk-Yunan İlişkileri, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayını, Ankara 1986, s. 377-394

Doç. Dr. Mesut Çapa
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 29, Cilt: X, Temmuz 1994

İşgalden kaçan göçmenlerle ilgili bir çok anı ve belgeye rastlamak mümkündür. Nazilli Kuva-yı Milliye Komutanlığının ilk sekreteri olan Cevat Sökmensüer, Söke’nin işgali üzerine halkın nasıl göç ettiğini şöyle anlatmaktadır:

“Gece saat 4 olmuştu ki, Yunanlıların Söke’ye girmek üzere olduğu duyulmuştu. Halk paniğe uğramış, battaniyesini ve hafif tertip eşyasını sırtına vuran Menderes nehrinin kenarına dolmuş ve karşıya canlarını atmaya çalışıyordu. Bütün gece 20 kişilik sal 40’ar kişiyi ayakta balık istifi alıp karşıya geçirirken itişme neticesi geceleyin altı kadın ve çocuğun Menderes nehrine düştüğü duyuldu.... Yollar Söke ve Kuşadası halkı ile dolu idi. Menderes kenarında elegeçirdikleri halkın içinde evvelce Rumlarca kara deftere alınmış olan zenginlerle gençler, bilhassa Söke Türk Ocağına mensup olanlardan, yakaladıkları bir-iki tanesini anne ve babalarının gözleri önünde şehit ettiklerini, Koçarlı’da öğrendik. Bu hicretten istifade eden Rum eşkıyaları yanlarına daha bir çok yardımcı da alarak, Menderes sahilini takiben denize kadar, etrafa ateş saçıyor ve halkımızı kırıp geçiriyordu. Diğer taraftan hicret eden memurlar Koçarlı’ya kaçıyordu.”

Türk-Rum Nüfus Mübadelesinin Sebep ve Bazı İstisnaları

Yrd. Doç. Dr. Hikmet ÖksüzT.C. Başbakanlık
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ “Söke hakkında Dr. Perikli Efendi Hk.”

Askerî Nedenlerle İstisna Edilenler : Bunlar, Kurtuluş Savaşı yıllarında insanî ve askerî yardımı görülenlerdir.

1921 yılında Söke’de25 Yunanlılar tarafından Türklere yapılan mezalim ve feci uygulamalara engel olarak bir çok halkı kurtaran; Boran Na-hiyesi’nde yerli Rumlar tarafından çıkarılan isyanı, Türk jandarma karakollarına yapılacak saldırıları ve kuşatma altına giren Türk birliklerinin imhasını haber vermek suretiyle etkisiz hale getiren; ayrıca Denizli’de Üçüncü Süvari Fırkası Kumandanı İbrahim Bey’in nezdinde Hükümet lehine casusluk yapan Türkiye vatandaşı Rum asıllı Konstantin Portil oğlu Dimitri’nin Dahiliye Vekâleti ve Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifleri üzerine mübadeleden istisna edilmesi 17.12.1924 tarihinde Hükümet tarafından kabul edilmiştir26.

Yine Söke’de Yunan işgali sırasında göç edemeyerek burada kalan Müslüman halkı bir Amerikan şirketinin fabrikasında toplayarak katliamdan kurtaran ve Yunanlıların geri çekilişleri esnasında kasabayı yakıp Müslüman halkı katletmek girişimlerinde halkı aynı fabrikaya toplayarak kurtaran Sökeli Doktor Perikli Efendi’nin mübadeleden istisnası, Aydın Vilayetinin bildirimi, Dahiliye Vekâleti ve Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine 17.12.1924 ve 1277 sayılı kararname ile kabul edilmiştir27. Bu kararnameye yapılan bir ekle vermiş olduğu hizmetlerden dolayı hukukçu Bodrumlu İstimat Zihni Efendi’nin de mübadeleden istisnası 29.4.1925 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmiştir28

İ.Caner GENÇ

SÖKE NİN ÇEVRESİNDE RESMİ ARŞİV KAYITLARINA GÖRE YUNAN MEZALİMİ

(Mustafa Genç'in yazılarından alıntıdır)

(( Anadolu'da Yunan işgali başlamadan önce Söke havalisine Sisam ve diğer adalardan sızan Rum eşkıyaları köyleri basarak , halka zulümler yapmakta , Türklere ait malları yağmalayıp kaçmaktaydılar. Bazı yerlerde askeri depolarda silah ve cephaneyi gasp etmekteydiler. Rum eşkıyasının bu zulümlerini önlemeye Osmanlı hükümetinin gücü yetmiyordu.

İtalyan işgali süresince Söke ve civar köylerde Rumların Türklere karşı zulümleri devam etmiştir. Söke Rumlar, Si­sam'dan gelen Yunanlılarla birleşince önemli bir güç oluşturu­yorlardı. Bunların, özellikle Aydın'ın Yunan işgali altına girme­sinden sonra taşkınlıkları artmıştır. Köylerden uzaklaşan yolcu­lara sarkıntılık ediyorlar, hayvanları alıp götürüyorlardı. Söke'ye bir saat mesafede 26 kişi Gümüş Yeni köyünde 18 kişi ve Tatarlar köyünde 72 kişi şehit edilmiştir. Halkın mallarına, emval-i metruke diye el konulmuş, ev eşyaları dahi gasp edilmiş­tir.

14 Haziran 1919 da Akköy, Yoran, Gelebiç köyleri Rumlardan mürekkep bir çete, Söke'nin Sarıca köyünü basmıştır. Köy halkı ile Rum çetesi arasında meydana gelen müsademede her iki taraftan da zayiat olmadığı 135. Alay kumandanı tarafından 57. Fırka kumandanlığına bildirilmiştir.

Rum çeteleri, Ağaçlı, Ferikler ve Yoğurtçular köylerini basa­rak yağmalamışlardır. Tahtalı köyünden bir erkeği öldürmüşler ve bir kadını da dağa kaldırmışlardır. Kızılca köyü civarında bir kadınla bir erkeği öldürmüşlerdir.

Kızılca köyü basarak yağmalamışlar, üç kadının ırzına teca­vüz etmişlerdir.

Karaağaçlı köyünü de basarak yağmalamışlardır.

Rumlar, 30 Mayıs 1922 de Efeler ve Badem köyleri arasında, Urlalı Sülükoğlu Kasap Hüseyin ile Kerim Ağanın damadı ve kardeşini öldürmüşlerdir.

Ağaçlı Köyünde Hatipoğlu Mustafa'nın kız kardeşi Hatice, Bekirzâdenin kızı Zübeyde Palamutçu'nun kızının namusları kirletildikten sonra öldürülerek kuyuya atılmışlardır.

Karaağaçlı Köyünde Yunanlılar, üç kişiyi süngü ile, sekiz ki­şiyi işkence ve dayak ile, iki kadını da tecavüz ettikten sonra öl­dürmüşlerdir. Öldürülerek Menderes Nehrine atılan bir kişinin cesedi çıkarılmıştır.

1 Haziran 1919 da Akçakayalı Feyzullah yerli Rumlar tara­fından bıçaklanarak öldürülmüştür.

5 Temmuz 1919 da Söke'nin Kemer Köyünde Menderes Köprüsünde 7 Türk elleri bağlı olarak kesilmiş bir halde bulun­muştur.

Söke'nin Sarıkemer Köyünden Çinelioğlu Mehmet, ilk işgal­de, Çakıroğlu Süleyman, Koca Ömeroğlu İsmail, Karadervişoğlu Süleyman'la kaçarlarken, Yunan askerlerinin bu üç şahsı gözlerinin önünde öldürdüklerini ifade etmiştir.

Anadolu Ajansının 18 Temmuz 1922 tarihli haberine göre Yunanlılar, Konak Mahallesinde 5' i kadın olmak üzere 9 kişi, Kavukça Köyünden 8 kişi, Söke çevresinden 21 kişiyi öldür­müşlerdir. Ağaçlı Köyünde 10'u kadın 2'si çocuk olmak üzere 57 kişiyi öldürerek kuyulara atmışlardır. Üzümlü köyünde bir­çok Türk'ü öldürmüşlerdir. Bunlardan 14 erkek ve 7 kadın ve kı­zın kimlikleri tesbit edilmiştir.

Morali köyünde öldürülenlerden 18 kişinin kimlikleri tesbit edilmiştir. Gümüşköy'de 12 kişi öldürülüp cesetleri Menderes'e atılmıştır. Tatarlar köyünden de 3 kişi öldürülerek cesetleri Menderes'e atılmıştır))

sf: 175,176,177,178

Atatürk Araştırma Merkezi (Yunan Mezalimi)

15 Nisan 1922 günü Yunanlılar, Aydın'a iki saat mesafede bulunan Karatepe köyüne geldiklerinde köyün halkını köyün caminde toplayıp 200 Türk'ü (Bulgarların Batı Trakya da Türkleri Camilere toplayıp yaktıklan gibi) diri diri yakmaları, çevre halkını ciddi bunalıma sürüklediğinden, 12 Haziran 1922 günü, Yunanlıların Söke'yi işgalleri sebebiyle, Söke'liler, evlerini, mallan bırakıp Menderes nehrinin Burunköy, Bağarası ve yukarı köylere doğru kaçmaya başladılar. Bu tarihte Çamlık'a (Aziziye), Ortaklara (Balatçık), Selçuk'a (Ayasuluğ) deniyordu.

YILLIKLARDAN

SÖKE VE KUŞADASI'NDA YUNAN KATLİÂMI SEBEBİYLE MÜSLÜMAN NÜFUSUN AZALDIĞI, MÜSLÜMANLARIN MAL VE MÜLKLERİNE
EL KONULDUĞU

Söke ve Kuşadası'nın ani Yunan işgaline uğraması sebebiyle Müslümanların bütün eşya ve mallarını bırakarak kaçtıkları, Söke'de kalan üç yüz altmış nüfusun da her gün ikişer üçer azaldığı, Söke yakınlarında, Gümüşyeniköyü'nde ve Tatar köyünde toplam yüz on altı kişinin şehit edildiği, eşrâfın mal ve mülküne zorla el konulup Müslüman halkın her türlü eşya ve mallarının çalındığı, bütün taşınabilir eşyaların trenle İzmir'e, Kuşadası'ndan da Sisam ve Yunanistan'a gönderildiği, kadınlara tecavüz edildiği, Müslüman halkın bölgede cereyan eden olayları araştırmak için bir tahkik heyeti talep ettiği.

12 Haziran 1922

Huzûr‑ı Devletlerine

Devletlü Tevfik Paşa Hazretleri

Ma‘lûm‑ı devletleridir ki, Söke ve Kuşadası'nın ânî işgâli hasebiyle ahâlî‑i umûmiyye servet ve nukûd ve eşyâlarını ahzetmeden firâr etmişlerdir. Söke'de zükûr ve inâs üç yüz altmış nüfûs kalmışdır. Bunların da günden güne mikdârı azalmakda ve her gün hânelerinde ikişer ve üçer nüfûs şehîd edilmiş bulunmakdadır. Söke'ye bir sâ‘at mesâfede yirmi altı kişi, Gümüş Yeniköyü'nde on sekiz kişi ve Tatarlar karyesinde yetmiş iki kişi şehîd edilmişdir. Bütün ehl‑i İslâmın emvâl ve emlâkı emvâl‑i metrûke diye vaz‘‑ı yed edilerek furuht ve zabtedilmekdedir. Hattâ Söke'den çıkmağa muvaffak olamayan eşrâfdan Eğinli Hacı Mustafa Efendi'nin elli bin liralık debbağhânesi ve yirmi bin liralık kereste mağazası bütün emti‘ası ile vaz‘‑ı yed edilmişdir. Bilâ‑istisnâ bütün Müslümanların mâlları ve eşyâ‑yı beytiyyeleri huzûrlarında ahz u gasb edilmişdir. Âh u enîn içindeyiz ifnâ ve imhâ ediliyoruz. İmdâdımıza yetişin. Bâb‑ı Hilâfete ilticâya karâr verdik Allah ve Resullullah aşkına hey'et‑i tahkîka gönderilsün ve hiç olmazsa günden güne mikdârımız azalmakda olan ehl‑i İslâmın imdâdına yetişin. Ne servet ve ne sâmân ne de mevâşî ve ne de eşyâ kalmışdır. Binlerce dönüm mezrû‘âtımıza da vaz‘‑ı yed edildi. Bu kadar zulüm ve hakâret ve imhâ edileceğimizi ümîd etmiyor[d]uk. Bütün kadınların nâmusları hetkedildi. Allah ve Resullullah aşkına imdâd‑ı ruhâniyyete sığınarak tahlîsimizi ilcâya(?) ricâya ictisâr etdik. İmhâ ve ifnâ ile tehdîd ediliyoruz ve edilmekdeyiz. Mütebâkî ahâlînin cân ve nâmûslarının muhâfazası matlûb ise imdâdımıza yetişerek tahlîsimize çâre‑sâz olunuz. Paşa hazretlerinin merhamet‑i devletlerine iltica etdik.

Yazıkdır ve günahdır. Ehl‑i İslâm muttasıl imhâ ve ifnâ ediliyor. Bütün servet ü sâmân ayrıca şimendüfer ile İzmir'e vapur ile Kuşadası'ndan Yunanistan'a ve Sisam'a sevkedildi. Ankara'dan imdâd yok zaten. Ümîdimiz yok, hiç olmaz ise hilâfet‑i mu‘azzama vekîli olan zat‑ı devlet‑penâhîleri çâre‑i na‑sâzımıza devâ bularak tahlîsimize muvaffak olun. Bâkî bekâ‑yı devlet ve tahlîsimiz ahsâr âmâlimizdir devletlü Tevfik Paşa hazretleri.

Fî 12 Haziran sene 1338

[Söke'de düşman elinde mahsûr kalan ahâliden ba‘zı eşhâsın isim ve imzaları.]

BOA. HR. SYS. 2631/

 

SÖKE'NIN TÜRK ASKERLERİNCE KURTULUŞU TELGRAFI

 

((Türkiye Büyük Millet Meclisi erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti Şube: 1-251))

((9.9.1338 (1922) Harp Raporudur.

Menderes müfrezesinden alınan muh­telif tarihli raporlara nazaran Menderes boyundan çekilmekte olan düşman Nazil­li'yi yakmış ise de kuvvetlerimiz seri bir müsademede, sonra şehre girerek harîkin tevessüüne meydan vermeden söndürmüştür. Keza bu mıntıkada düş­manın ateşlediği diğer birkaç köy daha kıtaatımız tarafından söndürül­müş, bir onikibuçukluk top, külliyetli mühimmat ve kıymetli eşya iğtinam olunmuştur.

Aydın mıntıkasında düşman 6.9.1338 (1922) SÖKE' yi tahliye etmiş ve kıtaatımız işgal eylemiştir.

Düşman ric'at ettiği her sahada kadil, ihrak ve yağmaya devam etmiş ve tekmil Hıristiyan unsurunu beraberinde İzmir'e götürmüş ise de bun­lardan bir kısmı İzmir'de yakalanmıştır.))

Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi FEVZİ

(İstiklal Harbi ile ilgili Telgraflar Shf:177)

iklal Harbi ile ilgili Telgraflar Shf:177)

 
Söke'nin kurtuluşu ile ilgili şiir
 

Kurtuluş Günü

Bugün kurtuluş günü
Neşelenip coşalım.
Gelin bayram yapalım.
Gülelim eğlenelim.

Tutsaklık zincirinin
Kırıldığı gün bugün.
Al renkli bayrağımın
Yükseldiği gün bugün.

Güneş yeniden doğdu,
Bu vatan toprağına.
Artık düşman giremez
Ulusumun bağına.

( Başarı Ünite Dergisi,İsanbul 1991)
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol